MAHKEMESİ: KAYNARCA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/07/2009NUMARASI : 2008/42-2009/155Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, davalılara ait 2313 sayılı parselin tamamının kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, tapusunun iptalini istemiştir.Davalılar, kıyı-kenar çizgisinin iptali için İdari Yargıda dava açıldığını, sonucunun beklenmesi gerektiğini belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, 5841 Sayılı Yasa ile değişik 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesindeki hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, 3621 Sayılı Yasa'dan kaynaklanan tapu iptali isteğine ilişkindir.Mahkemece, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine; yargılama masrafının Hazine üzerinde bırakılmasına, taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.Bilindiği üzere, 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Yasası’nın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dâhil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.” cümlesi ve aynı Yasa’nın 3. maddesi ile de 3402 Sayılı Yasa’ya “Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindeki geçici 10. madde eklenmiştir. 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır. Somut olayda, Tapu Sicil Müdürlüğünün çekişmeli 2313 sayılı parselin 599 sayılı kadastral parselden ifrazen oluştuğunu bildirip kadastral parselin kadastro tespit tutanak sureti ile konu olduğu 1988/2-1990/33 sayılı tespite itiraz davasının karar suretini gönderdiği, ancak gerek tespit tutanağında gerekse tespite itiraz davasının karar suretinde kesinleşme şerhlerinin bulunmadığı, ayrıca her iki parsel arasındaki bağlantı kayıtlarının da getirtilmediği, geri çevirme yoluyla da belirtilen eksiklerin giderilmediği, bu nedenlerle kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediğinin denetlenemediği görülmektedir. Diğer taraftan, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Bir taraf dava açıldığı andakix mevzuat ve içtihat karşısında davasında haklı bulunduğu halde dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da İnançları Birleştirme Kararı nedeniyle davayı kaybederse yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Anılan bu kural yargısal uygulamada da kararlılık kazanmıştır (Baki Kuru, Hukuk Usulü Muhakemeleri 5. cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21/12/1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. HD 12/09/1977, 5445/5655 dipnot 161: 10.HD 24/02/1976, 6296/1297). Bunun yanında, avukatlık ücreti de yargılama giderlerinden sayılır (04.09.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı). Hal böyle olunca, öncelikle 2313 sayılı parsel ile 599 sayılı parselin bağlantısını gösteren kayıtların ve tespite itiraz davasının kesinleşme şerhli karar suretinin getirtilerek kadastro tespitinin ne zaman kesinleştiği ve hak düşürücü sürenin geçip geçmediği hususlarının açıklığa kavuşturulması; hak düşürücü sürenin geçtiğinin anlaşılması halinde, dava açıldığı tarihte tarafların haklılık durumlarının değerlendirilmesi bakımından uzman bilirkişiler aracılığıyla mahallinde keşif yapılarak taşınmazın 28.11.1997 gün-5/3 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda belirlenecek kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalıp kalmadığının saptanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilip yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Hazinenin, temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.