Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12578 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7883 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : TOKAT 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/06/2007NUMARASI : 2003/411-2007/168Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacılar, miras bırakan A.’in mal kaçırmak amacıyla 4 parça taşınmazı C.. K.’a, ondan da davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, satışların gerçek olmadığını ileri sürüp, muvazaa nedeniyle satışın iptali ile tasarrufun ortadan kaldırılmasına, karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında 32 parsele yönelik davadan feragat ettiklerini bildirmişlerdir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, 32 parsel sayılı taşınmaza yönelik davadan feragat edildiği, çekişme konusu taşınmazların davalılara temlikinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 30.11.2010 Salı günü saat:09.35'te daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:Davacılar, miras bırakanları A..’in aracı kullanmak suretiyle davalılar A.ve R.’ya yaptığı temliklerin kendilerinden mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirildiğini ileri sürerek taşınmaz satışının ve tasarrufun iptalini istemişler, mahkemece, yapılan temliklerin 3 parça taşınmaz bakımından muvazaa ile illetli olduğu belirlenmek ve bu olgu benimsenmek suretiyle davanın kabulüne ve taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacıların miras payı oranında tesciline karar verilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, olayları bildirmek taraflara, hukuki nitelemeyi yaparak uygulanacak kanun hükmünü tespit ve tayin ederek uygulamak hakime aittir.Davacılar, temliklerin muvazaa ile illetli olduğunu ileri sürmüş ve yapılan satışla birlikte tasarrufun iptalini istemişlerdir. O halde, bu istek tapu iptali isteği olarak kabul edilmelidir. Her nekadar, birleşen davanın tedvir ve intacı sırasında isteğin tapu iptali ve tescile ilişkin olduğu ileri sürülmüş ise de, müstakil bir tescil davası açılmadığı sürece, bu beyana hukuki netice bağlamak olanaksızdır. Bilindiği üzere; tapu kaydına (zilyetliğe) dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği-dolu pafta sistemi –genel ilke ile bağdaşmaz. Ne varki, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur. (YHGK 11.11.1983 Tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı.)Somut olaya gelince; davacılara yukarıda değinildiği üzere tescil davası açmaları için olanak tanınması, açıldığı taktirde eldeki dava ile birleştirilmesi, ondan sonra eldeki dava bakımından bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru olmadığı gibi, kabul tarzı itibariyle de, dava konusu taşınmazların temlike konu pay ve çekişmeye konu edilen miras payı değeri üzerinden harç ve vekalet ücretinin karar altına alınması gerekirken taşınmazların tamamının değeri üzerinden yüksek harç ve vekalet ücretine hükmedilmiş olması da doğru değildir.Öyle ise, davalıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esası bakımından şimdilik incelemeye yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.