Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12540 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 13179 - Esas Yıl 2009





Davacı davalı işyerinde fazla çalışma yapmasına rağmen haklarının ödenmediğini, çalışma şartlarının düzeltilmesi ve ücretlerini tam ödenmesini isteyince koşulların daha da ağırlaştırıldığını bunun üzerine iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ve bazı işçilik alacakları isteğinde bulunmuştur.Davalı davacının istifa ettiğini, fazla çalışma ücreti alacağı olmadığını savunmuştur.Mahkemece ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödemesi olduğu görülse de işçinin her zaman işverenin sunduğu belgeleri imzalamak zorunda kaldığı, davacının imzalı bordroya rağmen fazla çalışma ücreti talebinde bulunmasının her ay ödenen maşının bir kısmının fazla mesai ücreti olarak bordroya yansıtıldığının bilincinde olmadığını ve sorgulamadan ödenen maaşı kabul ettiğini gösterdiği, bordrolarda hep 14 saat tahakkuk olduğunu, işverenin faaliyet alanı ve davacının yaptığı işin niteliği dikkate alındığında her ay aynı şekilde fazla çalışma yapmasının mümkün olmadığı, dört işçinin aynı nedenle dava açmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, dört işçinin aynı nedenle bordrolarında fazla çalışma sütununun şeklen bulunduğu ve ödeme olmadığı kabul edilerek feshin haklı olduğu gerekçesiyle alacaklar kısmen kabul edilmiştir.Kararı yasal süresi içinde davalı temyiz etmiştir.1.Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2. İşçinin ödenmeyen işçilik hakları sebebiyle iş sözleşmesini haklı olarak feshedip feshetmediği, taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanununun 32/4. maddesinde ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. Yine İş Kanunu da, 5953 sayılı Basın İş Kanunun 14. maddesinde öngörüldüğü gibi ücretin eşin ödeneceği öngörülmemiştir. Buna göre, aksi bireysel yada toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı süre işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sonra ödenmelidir.Ücreti ödenmeyen işçinin bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkündür.1475 sayılı İş Kanunu döneminde bunun dışında toplu olarak hareket etmemek ve kanun dışı grev kapsamında sayılmamak kaydıyla Borçlar Kanunu’nun 81. maddesi uyarınca ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini ifa etmekten, yani çalışmaktan kaçınabileceği kabul edilmekteydi. 4857 sayılı İş Kanunu’nda ücret daha fazla güvence altına alınmış ve işçi ücretinin 20 gün içinde ödenmemesi durumunda işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği açıkça düzenlenmiş ve bunun toplu bir nitelik kazanması durumunda dahi, kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır.Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması,iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da tanınmıştır.İşçinin ücretinin kanun veya sözleşme hükümlerine göre ödenmemesi işçiye bu imkanı verir. Ücretinin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir.Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme dönemini gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanmış olması gerekir. (Yargıtay 9 HD. 18.01.2010 gün, 2008/14546 E, 2010/193 K.).4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II-e bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, primi, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fala mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların da ödenmemesi işçiye haklı fesih imkanı verir (Yargıtay 9.HD. 16.07.2008 gün 2007/22062 E, 2008/16398 K.).İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur. İşçinin ücretinin bir kısmını İş Kanunu’nun 33. maddesinde öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması da işçinin fesih hakkını ortadan kaldırmaz.Bireysel iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ayni yardımların yerine getirilmemesi de (erzak yardımı, kömür yardımı gibi) bu madde kapsamında değerlendirilmeli ve işçinin haklı fesih imkanı kabul edilmelidir.İşçinin sigorta primlerinin hiç yatırılmaması veya eksik bildirilmesi işçinin sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir durum olsa da Dairemizin 1475 Sayılı Yasa döneminde istikrar kazanmış olan görüşü 4857 sayılı İş Kanunu döneminde de davam etmekte olup, sigorta primlerinin hiç yatırılmaması, eksik yatırılması veya düşük ücretten yatırılması hallerinde de işçinin haklı fesih imkanı vardır (Yargıtay 9. HD 18.01.2010 gün, 2009/24286 E, 2010/74 K.).Somut olayda davacı çalışma sürelerine ve şartlarına uyulmadığı, fazla çalışma yaptırılıp ücretini ödenmediği için iş sözleşmesini feshettiğini ileri sürmüştür. Davalı imzalı ücret bordroları ile davacıya fazla çalışma ücret alacağının ödendiğini savunmuştur. Gerçekten de dosya içinde bulunan imzalı bordrolar ve hesap pusulaları incelendiğinde davacıya fazla çalışma tahakkuku yapılıp ödemede bulunulduğu görülmektedir. Bu durumda davacının anılan alacakların ödenmediğini ya da daha fazla çalışma yaptığını yazılı delil ile kanıtlaması gerekir. Davacı da bunu kanıtlayamadığı için fazla çalışma ücreti alacağının reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalıdır. Ancak davacı fesih bildiriminde çalışma koşullarının düzeltilmediğini iddia etmiş ve mahkemece de genel tatil ücreti alacağı olduğu kabul edilmiştir. Dolayısıyla davacının diğer fesih nedenlerinin gerçekleşmesi nedeniyle mahkemece kıdem tazminatını kabulü yerindedir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA<karar>, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.04.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.