MAHKEMESİ : KUMLUCA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 17/01/2008NUMARASI : 2005/98-2008/31Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları E.O.ın 36 ve 49 parsel sayılı taşınmazlarda, davalılara yaptığı pay temliklerinin gerçek satış olmayıp, muvazaalı olduğunu ayrıca gabin şartlarının oluştuğunu ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar, miras bırakanın satış suretiyle paylarını temlik ettiğini, satış bedelini ödediklerini, murisin geçimini bu şekilde sağladığını, başka gelirinin olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, miras bırakanın ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla satış yaptığı, gabin unsurlarının oluşmadığı, kısmende feragat edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.11.2008 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs. vekili Avukat A.K.geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler ve vekili avukatlar gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilşikindir.Dava dilekçesinde gabin sözcüğüde kullanılmış ise de, HUMK.'nun 74, 75 ve 76.maddeleri doğrultusunda " olayları bildirmenin yanlara, hukuki nitelendirmeyi yapma ve olaya uygulanacak yasa maddesini bulup tespit ederek uygulama" kuralı esas alınarak değerlendirme yapıldığında; iddianın muris muvazaası hukuksal nedenine dayandırıldığı sonucuna varılmaktadır.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan E.O.n, 289 ada 36 ve 49 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını peyder pey muhtelif tarihlerde satış göstermek suretiyle davalı tarafa temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacılar, bu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı biçimde yapıldığını ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olayda; davalı K.E.e 9.1.2003 tarihinde devredilen 36 parsel sayılı taşınmazdaki 3600/18458 pay yönünden davanın reddine karar verilmiş olması davacı tarafın feragati nedeniyle doğrudur.Miras bırakan tarafından çekişme konusu taşınmazlarda davalılara yapılan diğer pay temliklerine gelince; miras bırakanın satmaya ihtiyacının olmadığı, oldukça yüksek bir gelir kazanmanın kaynağını oluşturan çekişmeli taşınmazlardaki paylarını satması için makul ve inandırıcı bir neden gösterilemediği, davacıların miras bırakanın çocukları, davalıların ise oğlu N., gelini A., oğlu M.'in kayınbiraderi O. ile oğulları N.ve Me.ile yakın ilişki içinde bulunan K.ve A.f i.kişiler olduğu, miras bırakanın 49 parsel sayılı taşınmazını tasarruf etmeleri için tüm çocuklarına tahsis etmek istediği ve buna karşılık kendilerinden düzenli olarak ödeme yapmalarını talep ettiği, davacıların buna icabet etmemeleri üzerine dava konusu taşınmazlardaki paylarını davalılara aslında bağış olduğu halde satış biçimde devrettiği, akitte gösterilen değer ile taşınmazların gerçek değeri arasında açık ve aşırı fark bulunduğu gözetildiğinde temlikin mirasçıdan mal kaçırma amacına yönelik bulunduğu sonucuna varılmaktadır.O kadar ki; gerek 36 sayılı, gerekse 49 parselde davalı tarafa aktarılan son payların kalp hastası olan miras bırakanın ölümü ile aynı gün olmasına karşın terekesinde 2003 yılından kaldığı anlaşılan 8.000.-YTL. dışında para çıkmadığı, son temliklerin karşılığının borç ödemesi ve cenaze masrafı olarak kullanıldığı yönündeki savunmanın samimi bulunmadığı gibi, bu konuda bir belgede ibraz edilmediği görülmektedir.Ayrıca, çekişmeli taşınmazlarda bir kısım bölümleri davacıların ve dava dışı mirasçıların tasarruflarında bulundurmaları, bir bölümünde özel mezarlık yeri olarak ayrılmış olmasıda temliklerin gerçek bir satış olmadığı iddiasını güçlendirmektedir.O halde, tüm bu olgular gözönünde tutularak davanın kabulü ile feragat edilmeyen ve miras bırakandan muvazaalı olarak davalı tarafa temlik edilen çekişme konusu taşınmazlardaki paylardan davacıların miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile aksine düşüncelerle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davacıların, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 28.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.