Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 124 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 12991 - Esas Yıl 2009
MAHKEMESİ : KARACASU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/07/2009NUMARASI : 2006/146-2009/132Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu 524 ada 2 parsel sayılı taşınmaza, komşu parsellerin maliki olan davalılar tarafından sınırdaki duvar yıkılarak inşaat yapılmak suretiyle müdahale edildiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.Davalılar, davacının taşınmazına müdahaleleri olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davacıya ait taşınmaza davalıların müdahalelerinin bulunmadığı ve duvarın davalılar tarafından yıkıldığının kanıtlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ... ... raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece davacıya ait taşınmaza davalıların müdahalelerinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere, çaplı taşınmaza elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle çap kaydının yada kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum göz önünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkça gösteren kroki ve rapor alınmalıdır.Somut olayda, keşif sonucunda bilirkişice düzenlenen raporun keşfi izlemeye ve denetime olanak tanımadığı, zira raporda yapılan uygulamanın ölçüm verilerinin belirtilmediği gibi, bilirkişi raporunun önceden yapılan ölçüme dayalı olarak düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeleri karşılar biçimde yeniden keşif yapılıp, 3 kişilik uzman bilirkişi heyetinden rapor ve kroki alınması, davalıların taşınmaza müdahaleleri bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz uygulama ve bilirkişi raporu ile yetinilip yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.1.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.