Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12368 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7643 - Esas Yıl 2014





Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:Davacı, iş sözleşmesinin davalı işverence sendikal nedenle feshedildiğini belirterek feshin geçersizliği ve işe iadesi ile İş Kanunu 21. madde ve 6356 Sayılı Yasa'nın 25/4.maddesinde belirtilen haklarının tespitini talep etmiştir.Davalı vekili, sendikal fesih iddiasının yersiz olduğunu, yasa dışı direniş nedeniyle fesih yapıldığının sabit olduğunu, işverenin sendikaya karşı negatif bir tutumunun olmadığını, işyerinde Toplu İş Sözleşmesinin hem de 3 yıl süreli olarak imzalanıp, yürürlüğe girdiğini, işyerinde 1400'eyakın sayıda sendika üyesi çalışan olduğunu, tüm bu olgular sabitken sendikal nedenle fesih iddiasının abes olduğunu, işyerinde hukuka aykırı eylemler yapıldığını ve davacının da bu eylemlere katıldığını, davacının da bunu kabul ettiğini, iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece; 24/02/2013 tarihinde davacının da aralarında bulunduğu 100 civarında işçinin davalı işverene ait Mersin Limanındaki A, B,C,D, ve E giriş kapılarını iş makineleri ve konteynır ile kapatarak işyerine girişi engelledikleri, eylemin saat 09:00-14:00 arasında sürdüğü bu süre içinde işin durduğu, davalı işverenin davacı iş sözleşmesini 01/03/2012 tarihli ihtarname ile 4857 Sayılı Kanun'un 25/II -b ve 6356 Sayılı Kanun'un 70. maddesi uyarınca haklı nedene dayalı olarak feshettiği, 24/02/2013 tarihi itibariyle 6356 Sayılı Kanun'un 60. maddesi uyarınca alınmış bir grev kararı bulunmadığı, davacı tarafın kendileri yerine başka bir işçi alınacağına yönelik duyum üzerine bu şekilde eylem yaptıklarına yönelik savunmalarının ispatlanamadığı kaldı ki bu durumun işyerinde iş yavaşlatmayı gerektirmediği, MIP işyerinde uygulanması gereken kurallara da iş yavaşlatma direnişine katılmanın ihraç cezası gerektirdiği, 4857 Sayılı Kanun'un 25/2. maddesi uyarınca davacının iş güvenliğini tehlikeye düşürdüğü, çalışmayı engellediği, ayrıca 6356 Sayılı Kanun'un 70. maddesine göre kanunsuz grevin işverene iş sözleşmesini haklı nedenle fesih imkanı tanıdığı hususları dikkate alındığında davacının iş sözleşmesinin feshinin haklı nedene dayandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Grev hakkı 1982 Anayasası'nın 54.maddesinde düzenlenmiştir. AY md. 54 uyarınca: “Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde işçiler grev hakkına sahiptirler.” Bilindiği gibi uluslar arası düzenlemelere uyum amacıyla 12 Eylül 2010 tarihinde referanduma götürülen bir takım değişiklikler gerçekleştirilmiştir.Bu kapsamda Anayasamızın 54/7 maddesinde yer alan “Siyasi amaçlı grev ve işgali, işi yavaşlatma , verimi düşürme ve diğer direnişler yapılamaz.” Hükmü kaldırılmıştır. Anayasanın 54. maddesinde değişiklik gerekçesinde: “Maddeyle, tarafı olduğumuz uluslar arası sözleşmeler ile çağdaş demokratik toplumlarda çalışma hayatını düzenleyen ve genel kabul gören evrensel ilkelerle bağdaşmayan, grev ve lokavt gereksiz sınırlamalar getiren, 54.maddenin 3.ve 7. fıkraları yürürlükten kaldırılmaktadır. Söz konusu hükümlerin kaldırılmasıyla, sendikal haklar ile grev ve lokavt hakkının kullanılabilmesi bakımından, ileri bir adım atılmış olmaktır.” İfadeleri yer almaktadır.Belirtmek gerekir ki: Anayasanın 54. maddesinde anılan yasaklar kaldırılmasına rağmen 2856 Sayılı Yasa'da ise bu yasaklara yer verilmemiştir. Bununla birlikte, gerek 2010 değişikliği sonrası 2822 Sayılı Kanun ve gerekse 6356 Sayılı Yasa'nın ilgili hükümlerinin yorumu noktasındaAnayasa değişiklikleri önem taşımaktadır. Zira, Anayasa değişikliği öncelikle yasa koyucunun bu konudaki iradesini ortaya koymaktadır, İrade: maddede sayılanların Anayasa metninden çıkarılmasıdır. Ancak bu noktada önemli olan husus, anayasa koyucunun yasaklarının uluslar arası düzenlemelere aykırılığından hareket etmesi, dolayısıyla yasaklamaların Türk Hukuk Sisteminde uygulanmaması gerektiğini benimsemesidir.Anayasadaki yasakların kaldırılması ile bağlantılı olarak değerlendirilmesi gereken bir başka durum konuya ilişkin uluslar arası düzenlemeler ve Anayasa'nın 90. madde hükmüdür.Gerek ILO gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Mahkeme Kararları ve yine Avrupa Sosyal Şartı kapsamında grevi de kapsayan toplu eylem hakkı bir insan hakkı olarak kabul edilmelidir. Bu bağlamda toplu eylem hakkı bir üst kavram olarak benimsenmiş olup, buna grev yanında grev benzeri protesto eylemleri, kurallı çalışma, işi yavaşlatma gibi eylemlerde dahil edilmiştir. ILO denetim organları çeşitli tarihlerde verdikleri kararlarda siyasi amaçlı grev, genel grev ve sempati grevlerinin yasaklanmasını Türkiye bakımından eleştirmiş ve sendika üyelerinin menfaatlerini etkileyen konularda eylem yapma imkanının tanınması ve desteklenen grevin yasal olması kaydıyla sempati eylemlerine izin verilmesi gerekliliğini belirtmiştir. ILO'nun denetim organlarına göre: grev hakkı yalnızca Toplu İş Sözleşmesinin imzalanması ile çözülebilecek endüstriyel uyuşmazlıklarla sınırlı değildir. İşçilerin grev hakkı vasıtasıyla korudukları mesleki ve ekonomik menfaatler sadece daha iyi çalışma koşulları veya mesleki nitelikteki toplu taleplere ilişkin değildir.Ayrıca işçileri doğrudan ilgilendiren ekonomik ve sosyal politika sorunları ve işletmenin karşılaştığı problemlere yönelik çözümleri de içerir. Hükümetin ekonomik politikasının sosyal ve istihdama ilişkin sonuçlarını protesto eden ulusal grevin yasak olmadığına ilişkin açıklama ve grevin yasaklanması, örgütlenme özgürlüğünün ciddi ihlali niteliğindedir. (Freedom of Association: Digest of Decisions and principles of the freedom of Association Committee of the Governing Body Of the ILO. Fourth Resived Edition. Geneva 1996.470 vd.) ILO denetim organlarına göre dayanışma grevlerinin tümüyle yasaklanması kötüye kullanmalara sebebiyet verebilecektir. Aynı değerlendirme sempati grevleri için de geçerli olup, bu tür eylemlerin meşruiyeti grevin yasal olması şartına bağlıdır. Aletlerin bırakılması, işi yavaşlatma, oturma, aşırı kurallı çalışma gibi eylemler barışçıl şekilde gerçekleştirildiği sürece korunmalıdır.Bu eylemler ancak barışçıl olma niteliğini kaybettiği takdirde kısıtlanabilir. (B.GHRNI-GON/A.ODERO/H.GUIDO. ILO Principles Concerning , the Right to Strike , international Labour Review, Vol.137 (1998) No.4.444 vd.)Grev hakkı bakımından önemli bir diğer düzenleme Avrupa Sosyal Şartı ve denetim organı olan Avrupa Sosyal Haklar Komitesidir.Avrupa Sosyal Şartının 6/4. maddesinde “grev hakkı dahil toplu eylem hakkı” düzenlenmiştir. Avrupa Sosyal Haklar Komitesi maddeyi yorumunda: grev hakkının sadece toplu iş sözleşmesi prosedürü sırasında ve bu prosedürle bağlantılı olarak kullanılamayacağını kabul etmektedir. Komiteye göre: toplu iş sözleşmesi prosedürü dışında, işçilerin iş sözleşmelerinin feshinin bildirildiği dönemde bir grup işçinin bunu önlem veya işten çıkarılanların geri alınması için yaptıkları eylemler toplu eylem hakkı kapsamında yer alır. Belirtmek gerekir ki, Türkiye Avrupa Sosyal Şartı'nın 5 ve 6. maddelerini onaylamamıştır.Bununla birlikte, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Türkiye'ye ilişkin kararlarında şartın ilgili hükümlerini uygulamıştır.AIHM Türkiye aleyhine verdiği kararda toplu iş sözleşmesi prosedürü ile bağlantılı olmayan 1 günlük genel grevin Hükümet tarafından yasaklanmasının ve çalışanlara disiplin cezası uygulanmasının AİHS ve Avrupa Sosyal Şartı ile ILO ile benimsenen kurallara aykırı olduğunu kabul etmiştir. Sonuç olarak, uluslar arası normlar uyarınca: işçilerin ekonomik ve sosyal durumlarını etkileyen veya işyerindeki uygulamalara yönelik olarak kısa süreli, demokratik bir hakkın kullanımı niteliğindeki protesto eylemleri toplu eylem hakkına dahildir.Bu gibi eylemler salt politik nitelikte olmadıkça yasaklanamaz.Nitekim 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nda bu yasağın kaldırıldığı dikkate alındığında, temelde bir protesto niteliği taşıyan bu eylemin uluslar arası normlar kapsamında toplu eylem hakkı çerçevesinde korunan bir eylem olarak değerlendirilebilmesi gerektiği söylenebilecektir.Uluslar arası normlar uyarınca demokratik bir hakkın kullanımı şeklinde protesto eylemleri barışçıl nitelik taşıdığı takdirde ve ölçülülük ilkesine uygun olmak şartıyla yasadışı eylem olarak değerlen-dirilmemelidir. Anayasanın 90. maddesiyle uluslar arası sözleşmelerin kanun hükmünde kabul edilmemesinin sonucu, temel hak ve özgürlükler konusunda uluslar arası normlar ile iç hukuk kuralları arasında bir çatışma olduğu takdirde uluslar arası normların dikkate alınmasını gerektirir.Somut olayda; davalı işverence, fesih bildiriminde belirtilen davacı tarafından yapıldığı ispat edilemediği gibi, davalı işverence işyerindeki çalışanlar yerine başka işçilerin alınacağı ve otobüsler ile işyerine getirileceği yönündeki duyum üzerine işçilerin girişleri kapattıkları ve davacı tanığı M.Y.'nun beyanlarından kendisinin işyerine getirilen otobüsteki kişilerden olduğunun ayrıntısıyla açıklandığı, olay nedeniyle Emniyet Müdürlü-ğü'ne yapılan ihbar üzerine olay yerine gelen Emniyet görevlileri tarafından tutulan tutanakta kapı önlerindeki işçi sayısının 300 kişi civarında olduğu ve kapı girişlerinin büyük konteynırlarla kapatıldığının belirtildiği, saat 09:00-14:00 arası süren eylemde işyeri sendika temsilcisi olan davacıların davalı tanıdığı güvenlik şefi M.A. beyanlarında “bu dört kişi turnike dışındaki giriş bariyerlerine kadar gelip işçilerle konuşma yapıp geri dönüyorlardı, beklemede kalın bu işi başaracağız şeklinde sözler söyleniyordu.” Şeklindeki beyanından davacının işyerinde dışında olup sendika ile işyeri arasındaki irtibatı sağlamakla görevli olduklarının anlaşılmasına ve dava devam ederken 24/02/2013 tarihinde yapılan eylem gerekçe gösterilerek çok sayıda işçiden 22 işçinin iş akdinin feshedilmesi ve sendika işyeri temsilcileri olan davacı ve 3 arkadaşı dışındaki 18 işçinin işverence tekrar işe başlatıldığının tespit edilmesine göre gerçek amacı TİS bağıtlamak olan, işçilerin iktisadi ve sosyal çıkarlarını koruma ve düzeltme amacı taşıyan işyerindeki yapılan bu eylemin uluslar arası normlar uyarınca demokratik bir hakkın kullanımı niteliğinde olduğu, Avrupa Sosyal Şartının 6/4 maddesi Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi ve İLO ile benimsenen kurallara göre işçilerin ekonomik ve sosyal durumlarını etkileyen veya iş-yerindeki uygulamalara yönelik olarak kısa süreli demokratik bir hakkın kullanımı niteliğindeki protesto eylemlerinin toplu eylem hakkına dahil olduğu, ölçülülük ilkesine uygun olmak şartıyla yasa dışı eylem olarak değerlendirilemeyeceği, Avrupa Sosyal Sözleşmesinin 6/4 maddeleri de nazara alındığında telafisi imkansız zarar meydana getirmeyecek şekilde toplu eylemde bulunmanın işverene haklı nedenle fesih hakkı vermeyeceği, 6.maddenin Türkiye tarafından onaylanmaması, sosyal şartla bağlı olmadığı sonucunu doğurmayacağı, Anayasa'nın 54.maddesindeki yasakların kalkması ve Anayasanın 90. maddesi hükmü uyarınca uluslar arası normlar uyarınca demokratik bir hakkın kullanımın söz konusu olduğu veya demokratik bir hakkın kullanımı niteliğinde sayılmasının uygun olacağı gerekçesiyle feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine ve davacının kıdemi ve fesih nedeni dikkate alınarak işe başlatmama tazminatının davacının 4 aylık brüt ücreti tutarında belirlenmesine, her ne kadar davacı vekili tarafından feshin sendikal nedenle yapıldığı iddia edilmiş ise de, feshin 24.02.2013 tarihinde gerçekleşen işçi eylemleri nedeniyle yapıldığı, işyerinde 1400e yakın sendikalı işçinin çalıştığının işverence bildirdiğinin anlaşılmasına göre feshin sendikal nedene dayanmadığı, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi yönünde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.4857 sayılı İş Yasası'nın 20/3.maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;1-Mahkemenin kararınınBOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,2-Feshin GEÇERSİZLİĞİNEve davacınınİŞE İADESİNE,3-Davacının yasal sürede başvurmasına rağmen davalı işverene işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminatın davacı talebi nazara alınarak davacının 4 aylık brüt ücreti tutarındaBELİRLENMESİNE,4-Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilininGEREKTİĞİNE,5-Alınması gereken 25.20 TL harçtan peşin alınan 24.30 TL harcın tenzili ile bakiye 0.90=1,00 TL harç giderinin davalıdan tahsili ile Hazi-ne'ye gelir kaydına,6-Davacının yapmış olduğu 140.35 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'ne göre 1.5000,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,8-Artan gider ve delil avansının istek halinde ilgilisine iadesine,9- Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine,04.06.2014 gününde oybirliği ileKESİNolarak karar verildi Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar Şirket adına çek ciro etme yetkisinin sözlü verildiği iddiası ispatlanabilir ise sahtecilik suçunun oluşumunu engeller Kararı VerenYargıtay Dairesi : 11. Ceza DairesiMahkemesi : ANKARA 6. Ağır CezaGünü : 05.06.2007 Sayısı : 264-181 Davacı : K.H.Sanık : Orhan Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık Orhan ’in lehe kabul edilen 765 sayılı TCK’nun 342/1 ve 59/2. maddeleri uyarınca Usulsüz tebligat şikayeti nedeniyle düzeltilen tebliğ tarihine göre takip kesinleşmediği için haczin de geçerli olmayacağının söylenebilmesi MAHKEMESİ : Ordu İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 18/12/2013NUMARASI : 2013/100-2013/367Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 12/03/2014 tarih, 2014/4351-7113 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili do İcra mahkemesi kararları kendi aralarında kesin hüküm teşkil eder Y A R G I T A Y İ L A M Iİtirazır kaldırılmasıİcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar, davacı ve davalılardan A. tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Davacı alacaklı kira alacağının tahsili a Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?