Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12303 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 11023 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: EDREMİT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/06/2010NUMARASI : 2010/179-2010/339Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalının malik olduğu 212 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, özel mülke konu olamayacağını, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek, tapunun iptal ve terkinini istemiş, taşınmaz yargılama sırasında el değiştirdiğinden yeni malik davada taraf olmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine ilişkin verilen karar, Dairece; “ ... yapılan keşif sonucu çekişmeli bölümün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı ve dava tarihi itibariyle davacı Hazinenin haklı olduğu saptandığına ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa gereğince dava reddedildiğine göre davalının tüm yargılama giderlerinden ve maktu avukatlık ücretinden sorumlu tutulması gerektiği ” gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, 212 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal ve sicil kaydının terkini isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar, Dairece; davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmaması, ancak dava tarihi itibariyle davacının, davasında haklı olduğu saptandığına göre, davalıların tüm yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerektiğine değinilerek bozulmuştur.Mahkemece, bozma kararına eylemli olarak uyulduğu halde, davanın reddine dair verilen nihai kararda, bozma gereklerine uyulmadan hüküm kurulması yoluna gidilmiştir.Oysa, hükmüne uyulan bozma ilamında yapılması gereken iş ve işlemler açıkça bildirilmiştir.Bilindiği üzere, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış bir hak doğar. Yani; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için, o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yapmak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluştuğundan, bu mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı olması usule uygun sayılmaz. Mahkemenin bozma kararına uyması ile oluşan, bozma uyarınca işlem yapma ve hüküm verme durumu, yanlardan birisi lehine, diğeri aleyhine hüküm kurma sonucunu doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir. Bu kurum usul yasasının dayandığı ana esaslardan olduğu gibi, kamu düzeni ile ilgili bulunması nedeniyle de re’sen (kendiliğinden) gözetilmesi gerekir.Hal böyle olunca, somut olayda, bozma ilamında, bozma sebebi açıkça gösterildiğine ve mahkemece bozma ilamına uyulduğuna göre, mahkemece yapılması gereken iş bozma gereklerinin yerine getirilmesi ve bozma uyarınca yargılama gideri ve vekalet ücretinden davalıların sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 25.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.