Yargı görevi yapanı etkileme, suç uydurma, iftira ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçlarından şüpheli P.. T.. hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 27.09.2012 tarihli ve 2012/52520 soruşturma, 2012/51722 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik yapılan itirazın reddine ilişkin, mercii Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 31.01.2014 tarihli ve 2014/56 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak;Dosya kapsamına göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 27.09.2012 tarihli ve 2012/52520 soruşturma, 2012/51722 sayılı kararı ile “POYRAZ” kod adlı tanığın açık kimliğinin açıklanması ve öğrenilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, İstanbul Özel Yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/191 esas sayılı dosyası ile birleşen 2008/209 esas sayılı dava dosyasının 24.01.2012 tarihli celsesinde “Gizli tanık Poyraz'ın sesi ve görüntüsünün orijinal olarak duruşma salonundaki monitörlere yansıtılmak suretiyle gizli tanığın dinlenilmesine, bu dinleme sırasında kimliği hakkında yalnızca gizli tanık Poyraz tabirinin kullanılmasına ve dinlendikten sonra da sadece bu tabir kullanılarak yayın yapılabileceğine, açık kimliğinin, ses, görüntü ve eşgalinin her ne suret ve her ne şekilde olursa olsun açıklanması ile ilgili yayın yasağı konulmasına” dair karar verildiği, ancak bu şahsın ifadelerinin veya kimlik bilgilerinin başka bir yargı merciine gönderilemeyeceğine ilişkin karar verilmediği, keza 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun 8/4-b maddesinde yer alan “Aşağıda sayılan hâllerde tanık koruma tedbiri kaldırılabilir. Tanığın;.....b) Koruma kararı verilmesine neden olan olay hakkında yalan tanıklık veya iftiradan mahkûm olması” hükmü de dikkate alındığında 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu kapsamında gizli tanık olarak dinlenilen kişilerin açık kimlik bilgilerinin saklı tutulmasının haklarında soruşturma yapılmasına engel teşkil etmeyeceği düşünüldüğünden, merciince belirtilen gerekçelerle itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığının 10.06.2014 tarih ve 2014/11676/40037 sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.06.2014 tarih ve 2014/230629 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdi kılınmakla;Dosya incelenerek gereği düşünüldü:Koruma tedbiri altında bulunan tanık hakkında şikayetçi vekili tarafından yapılan şikayet üzerine, her ne kadar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 27.09.2012 tarihli ve 2012/52520 soruşturma, 2012/51722 sayılı kararı ile “gizli tanık Poyrazın açık kimliğinin, ses, görüntü ve eşkalinin her ne suret ve her ne şekilde olursa olsun açıklanması ile ilgili yayın yasağı konulmasına dair karar verildiğinin bildirildiği, bu itibarla Poyraz kod adlı tanığın açık kimliğinin açıklanması ve öğrenilmesinin mümkün olmadığı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de; ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenen Cumhuriyet savcısının CMK’nın 160. maddesi gereğince soruşturma yapma zorunluluğu ve soruşturma evresi sonunda toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması durumunda anılan Kanunun 170. maddesi gereğince iddianame düzenleyerek kamu davası açması, kamu davası açmaya yeterli delil bulunmadığı takdirde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerektiği, 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun 8/4-b maddesi dikkate alındığında, bu Kanun kapsamında koruma tedbiri altındaki tanık olarak dinlenilen kişilerin açık kimlik bilgilerinin saklı tutulmasının haklarında soruşturma ve gerektiğinde kovuşturma yapılmasına engel teşkil etmeyeceği, koşullarının bulunması halinde 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu ve bu Kanun doğrultusunda 11.11.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Cumhuriyet Başsavcılıkları ve Mahkemelerce Alınacak Tanık Koruma Tedbirlerine İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik hükümleri doğrultusunda soruşturma ve kovuşturma yapılmasına engel olmayacak biçimde koruma tedbiri altındaki tanığın bu yasal düzenlemelerden doğan hakları ihlal edilmeden soruşturmanın tamamlanması gerektiği anlaşılmakla;Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 31.01.2014 tarih ve 2014/56 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.