DAVA : Taraflar
arasında görülen nişanın bozulmasından kaynaklanan maddi-manevi tazminat
davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm
davalı-k.davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin
süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği
düşünüldü.
KARAR : Davacı-karşı
davalı vekili, tarafların 4 yıl önce nişanlandığını, davalının hiçbir sebep
ileri sürmeden nişanı bozduğunu, davacının evlenmeye kesin olarak inandığını,
nişanlılık sürecinde tarafların birlikte olduğunu ve davacının bekaretini
kaybettiğini, davacının evlilik imkanının kalmadığını, davacının kişilik
haklarının zedelendiğini, psikolojik bunalım içerisine girdiğini, nişanlılık
döneminde birçok masraf yapıldığını, nişan masraflarının kız tarafınca
karşılandığını, birçok çeyiz eşyasının Iğdır iline götürüldüğünü, bu eşyaların
bir kısmının da davalı tarafından iade edilmediğini ileri sürerek, 10.000,00 TL
maddi, 40.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini
talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacı
vekili, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin yerinde olmadığını,
nişanın bozulması nedeniyle maddi-manevi zarar gören tarafın davalı taraf
olduğunu, nişanı bozanın davacı taraf olduğunu, davalının evlilik birliğinin
gerçekleşeği inancıyla ahlaki ve geleneksel tüm görevleri yerine getirdiğini, 2
kez nikah gününün alındığını, düğün hazırlığının yapıldığını, davetiyelerin
bastırıldığını, düğün için tüm masrafların karşılandığını, ancak davacı-karşı
davalının isteği ile nikahın ertelendiğini, davacı tarafından yapılan bir kısım
çeyiz eşyalarının eksiksiz olarak teslim edildiğini, bu eşyalar dışında
harcamanın mevcut olmadığını belirterek, davacı-karşı davalının açtığı davanın
reddi ile, davalı lehine 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, asıl
davacının açtığı maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 6.000,00 TL maddi
tazminatın, 30.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek
yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karşı
davacının açtığı maddi ve manevi tazminat davalarının reddine karar verilmiş,
hüküm davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara,
kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle
delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin
sair temyiz itirazları yerinde değildir.
1-) Davacı-karşı
davalı lehine hükmedilen manevi tazminata ilişkin temyiz itirazlarının
değerlendirilmesi sonucunda;
4721 sayılı TMK.nun
121.maddesine göre, nişanın bozulması yönünden kişilik hakları saldırıya
uğrayan taraf, diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para
ödenmesini isteyebilir.
Bilindiği üzere;
manevi tazminat, haksız bir eylemin yarattığı üzüntünün, duyulan elem ve
acıların giderilmesini amaçlayan bir ödencedir. Manevi zarar, mal varlığına
dokunmayan, yaşam, sağlık, namus, sır, aile mahremiyeti gibi mal varlığı harici
varlıklarda meydana gelen azalma olup, bu zarar manevi tazminatla giderilmeye,
azaltılmaya çalışılmıştır.
Bir nişanın
bozulmasının, taraflarda değişik şiddet ve ölçülerde de olsa üzüntü yaratması
ve menfaatleri haleldar etmesi doğaldır. Doğal olan bu üzüntü ve menfaat ihlali
manevi tazminata esas alınmaz. Ne var ki, davacı nişanın bozulması nedeniyle,
fahiş bir zarara uğramış ve bu nedenle kişilik hakları da saldırıya uğramış ise
bu durumun ispatı halinde manevi tazminata hükmedilebilir.
Hakim manevi
tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği
yanında tarafların kusur oranını, ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır.
Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların
bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde
objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda
hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu'nun 4.
maddesinde belirtilmiştir.
Hükmedilecek para,
zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir
fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı
hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu
tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar,
mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için
gerekli olan kadar olmalıdır.
Somut olayda,
tarafların yaklaşık 4 yıl nişanlı kaldıkları, nişanlı kaldıkları süre
içerisinde cinsel birliktelik yaşadığı, davacının bu nedenle yaşamış olduğu
bölge de dikkate alınarak evlilik şansını yitirdiği ve manevi zarara uğradığı
ileri sürülerek manevi tazminat talebi bulunmaktadır.
Davacı-karşı davalı
H.'ın davalı-karşı davacı ile kendi rızası ile birlikte olduğu anlaşıldığından
manevi tazminatın belirlenmesinde bu hususun da dikkate alınması gerekmektedir.
Hal böyle olunca;
nişanın bozulma şekli, davacının ( karşı davalı ) olaydan etkilenme derecesi,
olayın özellikleri, ekonomik olgular ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde,
mahkemece davacı ( karşı davalı ) için takdir edilen 30.000,00 TL manevi
tazminat miktarı fazla bulunmuş, mahkemece daha düşük miktarda manevi tazminata
hükmedilmesi için hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
2-) Davacı-karşı
davalı lehine hükmedilen maddi tazminata ilişkin temyiz itirazlarının
değerlendirilmesi sonucunda;
Mahkemece, bilirkişi
incelemesine gerek duyulmadan dürüstük kuralları çerçevesinde hakkaniyet gereği
evlenmek amacıyla yapılan harcamalar ve katlanılan fedakarlıklar karşılığı
olarak davacı-karşı davalı lehine 6.000,00 TL maddi tazminata hükmedildiği
anlaşılmaktadır.
Ancak, mahkemece
hükmedilen 6.000,00 TL maddi tazminat miktarını nasıl belirlediği, hangi
delilleri esas aldığı karar gerekçesi açıklanmamış olup Yargıtay denetimine
uygun değildir.
Mahkemece,
davacı-karşı davalının maddi tazminat talebine dayanak olarak mahkemeye sunduğu
deliller değerlendirilerek, davacının nişan nedeniyle yapmış olduğu harcamalar
tespit edilip maddi tazminat miktarının Yargıtay denetimine uygun ve açık
olarak belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya
aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla
yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi
isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün
HUMK.nun 428.maddesi gereğince bozulmasına ve peşin alınan temyiz harcının istek
halinde temyiz edene iadesine, 29.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.