MAHKEMESİ : ADANA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/02/2010NUMARASI : 2009/329-2010/96Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalılar tarafından tescil harici bırakılan yaklaşık 14028 m² miktarlı taşınmaz hakkında açılan tescil davasının reddedilerek kesinleştiğini, anılan taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup, ekonomik değer kazandığını ileri sürerek, Hazine adına tescil ile davalıların elatmalarının önlenmesi isteklerinde bulunmuştur.Davalı Müsamet, önceki davada ret kararı verilince taşınmazdan çıktığını, elatmasının bulunmadığını beyan etmiş, diğer davalı ise, davaya yanıt vermemiştir.Mahkemece, davanın reddine dair önceden verilen karar, Dairece;"... Hazinenin tescil isteği 3402 Sayılı Yasanın 18.maddesi hükmüne dayanmaktadır. Bu düzenlemeye bağlı olarak açılan tescil davalarının ise hasımlı açılabileceği gibi hasımsız açılması da olanaklıdır. O halde, mahkemece anılan madde hükmü düzenlemesine yanlış anlam verilerek davanın reddine karar verilmesinin yasal olduğu söylenemez...." gerekçesiyle bozulması üzerine bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda;"14028 m² miktarlı yerin Hazine adına tesciline, davalıların muaraza ve müdahalelerinin önlenmesine" karar verilmiştir.Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, kadastro harici bırakılan yerin 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 18. maddesi hükmü uyarınca tescili isteğine ilişkin olup, mahkemece kabul kapsamına alınan yer bakımından kurulan hüküm doğrudur. Ancak; davacı Hazine dava dilekçesinde takribi olarak 14028 m²'lik yerin tescilini istediği gözetildiğinde, isteğini belli bir miktarla sınırlandırdığını kabul etmek olanaksızdır. Esasen tescil istenilen yerin civarındaki parsel numaraları belirtildiğine göre, krokisinde B harfi ile gösterilen bölümün de istek dahilinde bulunduğu açıktır. Buna karşın bu yerle ilgili olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmamış olması doğru olmadığı gibi, taşınmaza elatan kişiler aleyhine yargılama giderlerinin tahmil edilerek hükmedilmemiş olması da isabetsizdir.Öte yandan; elatmanın önlenmesi davaları 492 Sayılı Harçlar Yasasının 16. maddesi hükmü uyarınca nispi harca tabi davalardan olması sebebiyle, mahallinde keşif yapılarak dava konusu yerin değerinin saptanması ve buna göre davada vekille temsil edilen Hazine yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, maktu avukatlık ücretinin karar altına alınmış olmasının da isabetli olduğu söylenemez.Davacı Hazinenin, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 11.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.