Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11887 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5614 - Esas Yıl 2014





Taraflar arasında görülen davada Antalya 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 15/11/2013 tarih ve 2012/326-2013/392 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin 120.000/600.000 oranında hissedarı olduğunu, 12.06.2012 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde şirketin "28.06.2012 tarihinde olağanüstü genel kurul yapılacağı, bilanço, kar ve zarar hesabı ile yönetim kurulu ve denetçi raporlarının toplantıdan 15 gün önce şirket merkez ve şubelerinde pay sahiplerinin emrinde olacağı, sermayenin 600.000 TL'den 2.000.000 TL'ye çıkarılacağı" hususunun ilan edildiğini, ancak ilanın aksine bilanço, kar ve zarar hesabı ile yönetim kurulu ve denetçi raporlarının toplantıdan 15 gün önce şirket merkez ve şubelerinde hazır bulundurulmadığını, buna rağmen toplantının ilan edilen gündem ile yapıldığını, sermaye artırımı ve artırılan sermayenin bir kısmının geçmiş yıl karlarından, bir kısmının da nakten karşılanması kararının müvekkilinin muhalefetine rağmen alındığını, ancak sermayenin artırılmasına ihtiyaç bulunmadığını, artırma için gerekçe gösterilmediğini, asıl niyetin müvekkilinin hisse oranını düşürmek olduğunu, fiktif işlemlerle önceki karların düşük gösterildiğini, mali tabloların gerçeği yansıtmadığını, mali durumu yetersiz olan müvekkilinin sermaye artırımına katılamayacağını, azınlık hakkı sahibi dahi olamayacağını, bu durumda da artırmanın objektif iyi niyet kurallarına aykırılık taşıdığını ileri sürerek 28.06.2012 tarihli olağanüstü genel kurulunun iptalini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, bilanço, kar ve zarar hesabı ile yönetim kurulu ve denetçi raporlarının şirket merkezine asıldığını, zaten bunların 23.05.2012 tarihli genel kurulda görüşülerek yönetim ve denetim kurullarının ibra edildiğini, ibraya ilişkin bu kararın iptalinin istenmediğini, müvekkilinin artan rekabet ortamında ayakta kalabilmek için sermayesini artırdığını, dava konusu sermaye artırımından önceki en son artırmın 2005 yılında yapılmış olduğunu, kötüniyet olsa daha önce de artırıma gidilmiş olması gerektiğini, davacının rüçhan hakkını kullanabileceğini, dava dilekçesinde ileri sürülen hususların gerçeği yansıtmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, kar amacı güden davalı şirketin sermaye arttırarak ekonomik durumunu güçlendirmesinin kuruluşunun gereği olduğu, sermaye arttırımı için kötü niyetli olmamak kaydı ile herhangi bir gerekçe göstermek zorunluluğunun bulunmadığı, davacının da sermaye arttırımında rüçhan hakkı sahibi olduğu fakat ekonomik durumunun kötü olması nedeniyle kullanamadığı, davalı şirketin bu durumu bildiği ve bu nedenle davacıyı zarara sokmak amacıyla hareket ettiğine dair herhangi bir delil ibraz edilmediği, ayrıca uzun süredir sermaye arttırımı yapılmadığı, yine arttırımın bir kısmının önceki dönemler şirket karından karşılandığı, sermaye arttırımı karşısında davacının %10 azınlık hisse ve haklarını yitirmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. Esas sermaye, pay sahiplerinin ortaklığa getirmeyi yükümlendikleri malvarlığının toplamı ve bunun nakit olarak ifadesidir. Esas sermaye artırımı ile şirket anasözleşmesinde yer alan bu rakamın yükseltilmesi amaçlanır. Esas sermaye artırımı, ancak yükseltilen esas sermayeye denk malvarlığı ve ekonomik değerlerin şirkete kazandırılmasının sağlanması veya iç kaynaklardan sermaye artırımında ise artırılan sermaye kadar yedek akçe veya kârın ortaklık bünyesinde mevcut bulunması halinde amacına ulaşabilir. Esas sermaye artırımı yasanın tanıdığı bir hak olup, kural olarak zorunlu değildir. Artırılan sermayeye katılmada öncelik (rüçhan) hakkı ise, mevcut hisseleri ile orantılı olmak kaydı ile hisse sahiplerine ait olup, bu hakkın kullanımı kural olarak isteğe bağlı olması nedeniyle iradeleri dışında ortaklar rüçhan hakkını kullanmaya ve ek taahhüt altına girmeye zorlanamazlar. Bununla birlikte, ortaklığın çıkarları veya ihtiyacının zorunlu kılmamasına rağmen sermaye artırım kararı ile bir kısım paydaşların rüçhan hakları bir kısım paydaşlar yararına olacak biçimde dolaylı veya dolaysız sınırlanır veya tamamen kaldırılırsa esas sermaye artırımı kararlarının objektif iyiniyet kurallarına uygunluğundan söz edilemez.Somut olayda, dosyada bulunan sermaye artırımına dair genel kurul kararı incelendiğinde davalı şirketin genel kurulunda bu kararı alırken sadece mali durumu itibariyle şirketin sermaye artırımına ihtiyaç doğduğunun belirtildiği, ancak ne sebeple sermaye artırımına gerek görüldüğünün açıklanmadığı, bu konu üzerinde tartışma yapılmadığı görülmekte olup mahkemece, davalının sermaye artırımı kararı alırken kötüniyetli olduğunun davacı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Her ne kadar, genel kurulda sermaye artırımına ilişkin karar alınırken artırım sebebinin açıklanması zorunlu değilse de davalı şirketin en azından bu sermaye artırımına dair kararın iptalinin talep edildiği işbu davada neden sermaye artırımına ihtiyaç duyduğunu açıklaması gerekmektedir. Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi heyeti tarafından ibraz edilen raporda sermaye artırımı tarihi itibariyle davalı şirketin mevcutlar ile alacaklar toplamının borçlarını karşıladığı, borçların karşılanmasından sonra da varlıklarının 1.120.799,59 TL fazlalık verdiği, ödenmiş sermayenin tamamının korunduğu gibi %86,80 oranında artırıldığı, sermaye artırımı yapmasına gerek bulunmadığı belirtilmiştir.Yapılan bu açıklamaların ışığında, mahkemece, sermaye artırımına neden ihtiyaç duyduğu, yapılması gereken yatırımların bulunup bulunmadığı davalıya açıklattırılıp genel kurulda onanan faaliyet raporu da getirtildikten sonra davalı şirketin mali durumu, davalının yapacağı açıklamaya göre varsa yapılması düşünülen yatırımlar nedeniyle şirketin sermaye artırımına ihtiyacı olup olmadığı konusunda bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 23/06/2014tarihinde oybirliğiyle karar verildi.