Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11868 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6881 - Esas Yıl 2014





Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacılar vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacılar vekili Av. G. H. geldi. Aleyhine temyiz olunan davalı vekili Av. S. K. geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacılar vekili dilekçesinde, murisin yapmış olduğu vasiyetname ile davalıyı mirasçı naspettiğini ve tüm malvarlığını davalıya bıraktığını, oysa ki murisin fiil ehliyetine haiz olmadığını beyan ederek, vasiyetnamenin iptali, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece, davanın kabulü ile, vasiyetnamenin iptaline karar verilmiş, verilen bu karar Dairemizin 28.09.2009 tarih 2009 / 9367 – 14112 sayılı kararı ve "MK’nun 336/1 de tanıklığı yasaklanmış kişilerin resmi vasiyetnameye katılmış olması şekle aykırılık unsurunun gerçekleşmesini sağlar ise de kendisine mal vasiyet edilmesi yasaklanan ve resmi vasiyetnamenin düzenlemesine katılan memura ve tanıklara bunların üstsoy ve altsoy kan hısımlarına, kardeşlerine ve bu kişilerin eşlerine o vasiyetname ile kazandırmada bulunulamayacağı hükmü şekle aykırılık (MK’nun md. 457/4) sayılmaz. Kaldı ki davacı davasını vasiyetnamenin iptal sebeplerinden vasiyet edenin ehliyetsiz olduğu iddiasına dayandırmıştır. Hakim dava sebebini değiştiremez. Bunun yanında MK’nun 536.maddesinin 1.fıkrasında kimlerin resmi vasiyetnamede tanıklık yapabileceği hükme bağlanmış esas itibariyle miras bırakanın yakın hısımları yönünden hüküm konularak tanıklıkları yasaklanmıştır.Anılan maddenin 2.fıkrası ise vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan memur ve tanıklar ile bunların altsoyu ile üstsoylarına mal vasiyet edilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Lehine mal vasiyet edilen kişinin tüzel kişi olması durumunda tüzel kişiyi temsile yetkili kişilerin tanıklığı halinde tüzel kişinin tanığın mamelekine dahil olup olmadığı önem ifade eder. Gerçekten tüzel kişinin örneğin ticari bir şirkette pay sahibi olan kişinin tanıklığı ile tüzel kişiye kazandırmada bulunulamayacağı kabul edilebilir. Bu bakımdan yasada bir boşluğun bulunduğundan söz edilemez. Ancak somut olayda lehine mal vasiyet edilen tüzel kişi bir vakıf olup MK’nun madde 101 hükmü gereği vakıf mal topluluğudur ve tanığın mameleki de olduğundan söz edilemeyeceğinden vasiyetin tanık lehine yapıldığından söz edilemez."gerekçesi ile bozulararak mahalline iade edilmiş,mahkemece, bozma kararına uyularak yargılamaya devam etmiştir.Yargılama sırasında, Adli Tıp Kurumundan alınan raporda, murisin işlem tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğu bildirilmiştir.Mahkemece, vasiyetnamenin iptali talebinin reddine, davacıların saklı payları bulunmadığı gerekçesi ile de tenkis talebi yönünden de davanın reddine karar verilmiştir.Davacıların sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak; dosyanın incelenmesinden, davacılar murisin yasal mirasçıları olup, davacılardan Emine ile Hatice'nin murisin kardeşleri oldukları anlaşılmıştır.5650 sayılı Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1. maddesi ile kardeşlerin saklı payları ortadan kaldırılmıştır.Bu değişiklik ise,10.05.2007 tarihinde yürürlüğe girmiştir.4722 sayılı Yürürlük Kanununun 17.maddesine göre de; "mirasçılık ve mirasın geçişi, miras bırakanın ölümü tarihindeki hükümlere göre belirlenir."Murisin ölüm tarihi 06.08.2006 olup, ölüm tarihi itibariyle davacı kardeşlerin saklı paylarının bulunduğu tartışmasızdır.Öyle ise mahkemece, bu hususlar gözetilerek, davacılardan H. ve E.'nin saklı paylarının bulunduğu kabul edilip, sadece bu davacılar yönünden tenkis talebinin incelenerek, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddi cihetine gidilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.