Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11823 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7642 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : CEYHAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/02/2010NUMARASI : 2008/152-2010/13Taraflar arasında görülen davada; Davacı, miras bırakanın mal kaçırmak Amacıyla 226 parsel sayılı taşınmazı satış suretiyle kızı davalıya temlik ettiğini, satışın gerçek olmadığını ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesini istemiştir.Davalı, tenkis istekli davanın 1 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığını, dava konusu taşınmazın mal paylaştırma amacıyla kendisine devredildiğini belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı olmadığı, murisin mal paylaştırmak amacıyla hareket ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 09.11.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A .. A.. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan A.. F..’in çekişme konusu 226 parsel sayılı taşınmazın intifa hakkını üzerinde ipka ile çıplak mülkiyetini satış suretiyle kızı davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, anılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Her ne kadar, muris muvazaası bakımından istek reddedildiğinde, davacı tenkis talebi bakımından bir inceleme yapılmadığını ileri sürmüş ise de, somut olayda, dava konusu taşınmazın temliki satış suretiyle yapıldığına göre satışın gerçek olması halinde muvazaa ile illetli olmayacağı gibi, böylesine bir işlemde, Türk Medeni Yasasının 560 ila 571. maddeleri arasında öngörülen tenkis davasına konu teşkil etmeyeceğine, satışın muvazaa ile illetli olması halinde ise iptal ve tescile karar verilmesi gerekeceğine göre, mahkemece, tenkis isteği bakımından olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olmasında isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacının öteki temyiz itirazlarına gelince; bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Miras bırakanın hak dengesini gözetir ve tüm mirasçılarını kapsar biçimde bir temlik yapıp yapmadığı konusunda kayıtlar getirtilip, mahallinde uygulama yapılıp değer tespitleri de yapılarak bir değerlendirme yapılmış değildir.Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırmanın yapılması, davalının savunması üzerinde durulup murisin denkleştirme amacıyla mı; yoksa mal kaçırmak amacıyla mı dava konusu taşınmazın devrini yaptığı belirlenerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının, bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 09.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.