Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1181 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 21262 - Esas Yıl 2010





İİK’in 38. maddesi gereğince icra dairesindeki, kefaletler ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Üçüncü kişilerin icra dairesi önünde takip borçlusunun borcuna kısmen veya tamamen kefil olması, diğer bir ifade ile borçlunun borcun ödenmesini kısmen veya tamamen üstlenmesi halinde icra kefaleti doğar. Kefaletin geçerli olabilmesi için, kefilin beyanının icra tutanağına geçirilmesi ve tutanağın altının imzalanması gerekir. (İİK.m.8). Ayrıca kefilin kefil olduğu miktarın belirli olması (borcun tamamı veya kefalet kısmi ise kısmen kefil olunan miktar) ve kefaletin herhangi bir koşula bağlı olmaması gerekir. Maddede de açıkça belirtildiği gibi buradaki kefalet müteselsil kefalettir.İhtiyati haciz sırasında verilen icra kefaleti de geçerli olup, asıl borçlu hakkında takip iptal edilmediği sürece kefaletin geçerliliği devam eder. Ancak usulüne uygun kefaleti olsa dahi hakkında takip yapılan borçlu yönünden takip kesinleşmedikçe icra kefiline icra emri çıkarılamayacağı gibi, borç miktarının kesinleşmemesi halinde takibin devamı da mümkün değildir.Somut olayda asıl icra müdürlüğünün talimatı üzerine, talimat icra müdürlüğünce 25.12.2008 tarihinde asıl borçlu. ‘nın belirtilen adresine hacze gidilmiştir. Haciz mahalinde hazır bulunan şikayetçiler tarafından, toplam dosya borcu olan 7.390 TL’ye icra kefili olunarak 10.01.2009 tarihinde ödeme beyanında bulunulduğu, alacaklı vekilince icra kefilliğinin kabul edildiği, icra kefilliğinin yasal sorumluluğu ihtaren anlatılarak tutanağın imzalandığı görülmüştür. Dosya arasında örneği bulunan asıl icra müdürlüğü (... İcra Müdürlüğü) dosyasının incelenmesinde bu kefalete ilişkin icra kefalet harcının 26.12.2008 tarihinde yatırıldığı, asıl borçluya örnek (10) ödeme emrinin 19.12.2008 tarihinde, yine şikayetçi borçlulara (icra kefillerine) 4-5 icra emrinin de 31.12.2008 tarihinde tebliği edildiği görülmüştür. Şu durumda anılan tebligatın usulsüz olduğu dava dilekçesinde de ileri sürülmediğine göre 09.01.2009 tarihinde yapılan başvuru süresinde değildir.Ayrıca İİK’in 8/son maddesine öre icra tutanakları kapsadıkları husus hakkında aksi ispat edilebilen karine teşkil ederler. Yani icra tutanakları aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir. Ancak icra tutanağı bu hukuki işlemi belgelendiriyorsa (örneğin icra kefilliğinde-tutanak altı imzalanmış ise) o zaman tutanağın aksini ispat etmek ancak yazılı delil ile mümkündür.O halde mahkemece istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçesiyle şikayetçilerin icra kefilliklerinin iptali şeklinde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’un 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.