Taraflar arasındaki “akde aykırılık nedeniyle tahliye” davasından
dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 17. Sulh Hukuk (
kapatılan Kadıköy 4. Sulh Hukuk) Mahkemesince davanın konusuz kalması
nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 20.11.2012 gün
ve 2012/975 E.-2012/1111 K. sayılı kararın incelenmesinin davalılar
vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin
13.03.2013 gün ve 2013/1386 E. – 2013/4400 K. sayılı ilamıyla;
(… Dava, akde aykırılık nedeniyle tahliye istemine ilişkindir.
Mahkemece, kiralanan tahliye edilmiş olduğundan, konusu kalmayan dava
hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı
vekili tarafından vekalet ücretine hasren temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalının davacıya ait taşınmazda kiracı olduğunu,
sözleşmede kiralananın konut olarak kullanılmak üzere kiraya
verildiğinin belirtildiğini, davalının kiralananı ses kayıt cihazları
ile donatarak kayıt stüdyosu olarak kullandığının mahkemece yapılan
tespit keşfi ile belirlendiğini, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun
316.maddesine göre sözleşmeyi feshettiğini belirterek tahliyeye karar
verilmesini istemiştir. Davalı, davacının baştan beri kiralananın işyeri
olarak kullanıldığını bildiğini, ihtar çekmeden dava açılamayacağını,
cevabi ihtarname ile süre sonunda sözleşmeyi yenilemeyeceklerini
belirttiklerinden davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığını,
davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, konusuz kalan dava hakkında
karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderleri ve vekalet
ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Türk Borçlar Kanununun 316.maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı
sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve kiralananın bulunduğu
taşınmazda oturan kişiler ile komşulara gerekli saygıyı göstermekle
yükümlüdür. Kiracının bu yükümlülüğe aykırı davranması durumunda
sözleşmeye aykırılık nedeniyle tahliyesine karar verilebilmesi için
kiraya verenin konut ve çatılı işyeri kirasında kiracıya en az otuz gün
süre vererek aykırılığın giderilmesini, aksi takdirde sözleşmeyi
feshedeceğini yazılı olarak bildirmesi ve tanınan bu süre içerisinde de
akde aykırılığın giderilmemiş olması gerekir. Diğer kira ilişkilerinde
ise, kiraya veren, kiracıya önceden bir ihtarda bulunmaksızın, yazılı
bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir. Konut ve çatılı işyeri
kirasında, kiracının kiralanana kasten ağır bir zarar vermesi, kiracıya
verilecek sürenin yararsız olacağının anlaşılması veya kiracının bu
yükümlülüğe aykırı davranışının kiraya veren veya aynı taşınmazda oturan
kişiler ile komşular bakımından çekilmez olması durumlarında kiraya
veren, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir.
Olayımıza gelince: Davada dayanılan ve hükme esas alınan 01.12.2010
başlangıç tarihli kira sözleşmesinde kiralananın konut olarak
kullanılacağı belirtilmiştir. Davalı kiracının kiralananı işyeri
olarak kullandığı iddia edilmiş ise de davacı tarafından davalıya
kiralananın kiralama amacına uygun olarak kullanılması konusunda süreli
bir ihtarname gönderilmediği anlaşılmıştır. Davacı ihtar şartını yerine
getirmediğinden davanın açılmasında haklı sayılamaz. Bu durumda
davacının yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması
gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. …)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Dava, akde aykırılık nedeniyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının konut olarak kullanılmak üzere kiraladığı
taşınmazı işyeri olarak kullanması nedeniyle kira sözleşmesinin
feshedildiği ve kiralananın tahliyesini içeren ihtarnameye rağmen
tahliye edilmediğini ileri sürerek kiralananın tahliyesine karar
verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davacının baştan beri kiralananın işyeri olarak
kullanıldığını bildiğini, ihtar çekmeden dava açılamayacağını, cevabi
ihtarname ile süre sonunda sözleşmeyi yenilemeyeceklerini
belirttiklerinden dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını belirterek
davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yargılama aşamasında kiralananın tahliye edilmesi
nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
konut olarak kiralananan taşınmazın işyeri olarak kullanılması nedeniyle
davacı tarafından çekilen ihtar ile kira sözleşmesinin feshedilmesi
sonucu açılan davada yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan
tahsiline dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine Özel
Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuş, Mahkemece önceki
gerekçeler açıklanıp tekrar edilerek verilen direnme kararı davalı
vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafından akde
aykırılık nedeniyle gönderilen ihtarnamenin usulüne uygun olup olmadığı,
tahliye davasının açılmasına davalı tarafın sebebiyet verip vermediği,
davacının dava açmakta haklı olup olmadığı, varılacak sonuca göre
yargılama giderlerinden hangi tarafın sorumlu tutulacağı noktasında
toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle akde aykırılık halinde tahliye
hükümlerinin ve davanın konusuz kalması halinde yargılama giderlerinin
kimin üzerinde bırakılacağı hususunun ayrı ayrı incelenmesi gereklidir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Özenle kullanma ve komşulara saygı gösterme borcu” başlıklı 316. maddesi hükmü uyarınca;
“Kiracı, kiralananı, sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve
kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara gerekli
saygıyı göstermekle yükümlüdür.
Kiracının bu yükümlülüğüne aykırı davranması durumunda kiraya veren,
konut ve çatılı işyeri kirasında, en az otuz gün süre vererek,
aykırılığın giderilmesi, aksi takdirde sözleşmeyi feshedeceği konusunda
yazılı bir ihtarda bulunur. Diğer kira ilişkilerinde ise, kiraya veren,
kiracıya önceden bir ihtarda bulunmaksızın, yazılı bir bildirimle
sözleşmeyi hemen feshedebilir.
Konut ve çatılı işyeri kirasında, kiracının kiralanana kasten ağır
bir zarar vermesi, kiracıya verilecek sürenin yararsız olacağının
anlaşılması veya kiracının bu yükümlülüğe aykırı davranışının kiraya
veren veya aynı taşınmazda oturan kişiler ile komşular bakımından
çekilmez olması durumlarında kiraya veren, yazılı bir bildirimle
sözleşmeyi hemen feshedebilir”.
Anılan madde hükmü gereğince akde aykırılıktan dolayı kiracının
tahliyesine karar verilebilmesi için kiracıya akde aykırı davranışına
son vermesi hususunda kiralayan tarafından süreli bir ihtar tebliğ
ettirilmesi ve tanınan bu süre içerisinde de akde aykırılığın
giderilmemiş olması gerekir.
Davanın konusuz kalmasına gelince; davanın konusuz kalması halinde
işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Dava sırasında borcun ödenmesi, dava konusu menkul malın davacıya teslim
edilmesi, kiralananın tahliye edilmesi, taşınmaza yönelik müdahaleye
son verilmesi, dava konusu taşınmazın kamulaştırılması gibi hallerde
mahkemece davanın konusuz kalması nedeni ile karar verilmesine yer
olmadığına karar verilmelidir.
Davanın konusuz kalması halinde mahkemenin yargılamaya devam ederek
dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve
tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum
etmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nun “Esastan Sonuçlanmayan Davada
Yargılama Gideri” başlıklı 331. maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz
kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek
bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların
haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği;
“Yargılama Giderlerine Hükmedilmesi” başlıklı 332. maddesinde de;
yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedileceği; yargılama gideri,
tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümünün hüküm
altında gösterileceği; hükümden sonraki yargılama giderlerini hangi
tarafın ödeyeceği, miktarı ve dökümü ile bu giderlerin hangi tarafa
yükletileceğinin, mahkemece ilamın altına yazılacağı, düzenlenmiştir.
Davanın konusuz kalması halinde davalının yargılama giderinden sorumlu
tutulmaması için yeter ve zorunlu tek şart davanın açılmasına sebebiyet
verilmemesidir.
Somut olaya gelince; taraflar arasında 01.12.2010 başlangıç tarihli
ve bir yıl süreli kira sözleşmesi düzenlenmiş, kiralananın konut olarak
kullanılacağı kararlaştırılmıştır. Kadıköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin
2012/166 D.İş sayılı dosyası ile yapılan tespit ve alınan bilirkişi
raporu sonucu kiralananın “ses kayıt stüdyosu” olarak kullanıldığı
belirlenmiştir.
Davacı tarafından Beşiktaş 24. Noterliği’nin 10.09.2012 tarih ve
02828 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kiralananın kiralama amacına
uygun kullanılmadığı ve apartman sakinlerine verilen rahatsızlık
nedeniyle TBK’nın 316/son maddesi gereğince kira sözleşmesinin
feshedildiği, 15 gün içinde boş ve temiz olarak teslim edilmesi ihtar
edilmiştir. İhtarname, davalılara 11.09.2012 tarihinde tebliğ edilmiş,
Beşiktaş 11. Noterliği’nin 17.09.2012 tarih ve 40376 yevmiye numaralı
cevabi ihtarnamesi ile davalılar tarafından kira sözleşmesinin süre
bitiminde yenilemeyeceği bildirilmiştir. İhtarnamenin 24.09.2012
tarihinde davacıya tebliğinden sonra görülmekte olan dava 10.10.2012
tarihinde açılmış, davalılar kiralananı 31.10.2012 tarihinde tahliye
etmiştir.
Davalıların konut olarak kiraladığı taşınmazı işyeri olarak
kullandıklarının tespit edilmesi nedeniyle akde aykırılığın giderilmesi
için süre verilmesi halinde ses kayıt cihazların kaldırılması ve konut
haline getirilmesi mümkündür. Somut olayda, TBK’nın 316/son maddesinin
uygulanma yeri bulunmamakta olup davacı tarafından akde aykırılığın
giderilmesi için BK’nın 316/2. maddesinde belirlenen süre verilmeden
usulsüz ihtar ile kira sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle, dava
açılmasına sebebiyet vermeyen davalının yargılama giderlerinden sorumlu
tutulması doğru görülmemiştir.
O halde, yerel mahkemece aynı yönlere işaret eden ve Hukuk Genel
Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken
önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının
kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen
nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta
olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi
gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 08.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.