Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1177 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 23 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ : ... 8. Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : MuhdesatF.. T.. ile A.. T.. aralarındaki muhdesat davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine dair ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen ... gün ve .. sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı F.. T.. vekili, ... parsel üzerindeki bina ve ağaçların müvekkiline ait olduğunu ileri sürerek adına tespitini istemiştir.Davalı A.. T.., bir savunma getirmemiştir.Mahkemece davanın kısmen kabulüne, taşınmaz üzerindeki binanın davacıya aidiyetine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; muhdesatın tespiti isteğine ilişkindir.Davalı vekili, vekil edeni adına çıkarılan tebligatın usulüne uygun olarak yapılmadığını, müvekkilinin tebligat evrakındaki adreste oturmadığını, müvekkilinin savunma ve delil bildirme hakkının kısıtlandığını ileri sürerek istekte bulunmuştur. Taraflar kardeş olup, dava dilekçesi ve bilirkişi raporları ve karar, ... Köyü ... adresine 7201 sayılı Tebligat Kanun'un 21. maddesi uyarınca tebliğ edilmiştir. Ne var ki, davalının Mernis adresi ......, vekâletname ve temyiz dilekçesinde ise; açık adresi ... Mahallesi ... olarak belirtilmektedir. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, davalının ... Köyü'nde oturmadığı anlaşılmakta olup yapılan tebligatın usulsüz olduğu ve buna bağlı olarak davalının davadan haberi olmadığı ve dolayısı ile kendisini savunamadığı açıktır.6100 sayılı HMK.nun 27. maddesinde, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olduğu, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını kapsadığı açıklanmıştır. Görüldüğü gibi davalı yöntemine uygun bir biçimde usul hükümlerine uyularak mahkemede hazır bulundurulmadıkça hükmünü veremeyeceği anlaşılmaktadır. Bundan ayrı; Anayasa'nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir” amir hükmüne yer verilmiştir. Açıklanan kanun ve Anayasa hükmü uyarınca davalının usulsüz tebligat nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığı ve savunmasını yapmadığı dosya kapsamı ile sabittir.-//-Kabule göre de; bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 m.ler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hâkim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1-h, 115 m.) Mahkemece bu yönden değerlendirme yapılmamış olması da doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 2.832,00 TL peşin harcın istek halinde davalıya iadesine 26.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.