Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11732 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 10751 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : BİSMİL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/06/2010NUMARASI : 2009/1127-2010/309Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden malik olduğu dava konusu 83,84,85 ve 86 parsel sayılı taşınmazlara komşu parsel malikleri davalıların pamuk tarlalarını sulamaları sonuc atık suların taşınmazlar arasındaki kot farkı nedeniyle taşınmazında biriktiğini, davalıların tarlalarına, sulama sularının tahliyesi için gerekli drenaj kanallarını açmadıklarını, taşınmazda biriken suların tuzlaşmaya ve çoraklaşmaya neden olduğunu, ürün alınabilmesi için öncelikle bataklığı kurutulması ve ihyası için masraf yapılması gerektiğini, toprağın verimliliğinin azaldığını ileri sürerek komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.Davalı B. K.., çekişmeli taşınmazlara komşu parsellerde kayıt maliki olmadığını, kiralama yoluyla tarım yaptığını, müdahalesinin bulunmadığını, diğer davalılar ise, 80, 81, 82, 87 ve 88 parsel sayılı taşınmazlarda paydaş olduklarını, tarlalarını icara verdiklerini, muaraza yaratmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece; davalıların kendi taşınmazlarının sulanması sonucu artan suyu dava konusu 83, 84, 85 ve 86 nolu parsellere bırakmak suretiyle yaptıkları elatmanın önlenmesine, atık suyun tahliyesi için İnşaat Mühendisi Bilirkişi Selçuk İncaz’ın 16/06/2010 tarihli rapor ve ekindeki projeye uygun olarak davalılar tarafından 774 metre uzunluğunda, üstü açık beton trapez kanal yapılmasına ve projede belirtilen boy kesit profiline uygun olarak 1245 metre uzunluğunda Q 600 çapında döşenecek HDPE boru ile atık suyun Ambar çayına cazibeli şekilde tahliye edilmesine karar verilmiştir.Karar, davalı B. K., F. K.. ve R.. B. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava; komşuluk hukukundan kaynaklanan muarazaanın giderilmesi isteğine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; gerçekten davalıların paydaş bulunduğu davalılardan B.. K.’nında kiracı olduğu 81, 82, 80, 87 ve 88 parsellerin pamuk tarlası olarak kullanıldığı, bu faaliyet sırasında oluşan atık suların serbestçe akması nedeniyle davacı parsellerini bastığı, tuzlaşmaya ve çoraklaşmaya yol açtığı uzman bilirkişi raporuna göre de anılan zararın oluştuğu sabittir..Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hâkim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Somut olay; yukarıda belirtilen olgular ve açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirildiğinde; mahkemece yapılacak iş,HUMK’nun 74. maddesi uyarınca istekle bağlı kalınarak davalıların eyleminden dolayı davacı taşınmazlarının gördüğü zararın giderilmesi için gerekli olan önlem ya da önlemlere hükmetmekten ibarettir. Oysa istek aşılarak daha doğrusu istek olmadığı halde taraf taşınmazları ile dava dışı birçok taşınmaz arasından geçerek Ambar çayına açılan kadastral tarla yolunda kanal ihdasına, atık sular için geçit tesisi cihetine gidilmiştir.Hal böyle olunca; mahkemece yeniden içlerinde bir Jeolog bulunan bilirkişi kurulu ile inceleme yapılarak davacının isteği kapsamında komşuluk hukukundan kaynaklanan zararın giderilmesi diğer bir değişle davalılar taşınmazından çıkan atık suların davacı taşınmazına zarar vermemesi için hangi önlem ya da önlemlerin alınması gerektiğinin taraflara muzaf olarak belirlenmesi gerekirken istek dışına çıkılarak ve dava dışı parseller ile tarla yolunu etkileyecek biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nu 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin hacrın kemyiz edene geri verilmesine, 08.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.