Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı S.. S.. Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Davalıların murisi konumundaki işverene ait genelev niteliğindeki işyerinde 01.07.1990 – 19.05.1993, 10.01.1995 – 12.01.2000 tarihleri arasında hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin davada davacının, işveren adına tescilli 90770 ve 90780 sicil numaralı işyerlerinden 01.12.2000 – 31.12.2002, 01.07.2003 - 11.09.2006 dönemlerinde bildirimlerinin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde, yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının göz önünde bulundurulacağı açıklanmış olup hak düşürücü nitelikteki 5 yıllık süre uygulamasında, hizmetin ara vermeksizin kesintisiz gerçekleştiği durumlarda, çalışmanın sona erdiği (işten çıkış yapıldığı) yılın sonuna karşılık gelen 31 Aralık gününden başlayarak hesaplama yapılması gerekmektedir.Diğer taraftan anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında 07.09.2011 günü açılan ve herhangi bir yazılı belgenin bulunmadığı dava değerlendirildiğinde; öncelikle 1993–1995 yılları arasında askerlik ödevini yerine getirdiğini ileri süren davacının askerlik dönemi belirlenerek, 19.05.1993 – 10.01.1995, 12.01.2000 – 01.12.2000, 31.12.2002 – 01.07.2003 dönemlerine ilişkin olarak çalışma iddiasının, istemin ve bildirimlerin bulunmaması dikkate alınıp hak düşürücü süre irdelemesi yapılmalı, işin esasına girildiği takdirde ise dönemsel sigorta primleri bordrolarında kayıtlı sigortalılar ile aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve çalıştırdıkları kişiler yöntemince saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, belirdiği takdirde tanık anlatımları arasındaki çelişkiler giderilmeli ve toplanan kanıtlar irdelendikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, hak düşürücü süre değerlendirmesi yapılmadığı gibi yetersiz 2 tanığın anlatımlarına dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.