DAVA: Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötüniyet tazminatı, ücret alacağı, yıllık izin ücreti ile haftasonu tatili ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi A.Kaman tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:YARGITAY KARARIA) Davacı İsteminin Özeti:Davacı, iş sözleşmesinin işverence haksız feshedildiğini ileri sürerek kıdem, ihbar ve kötüniyet tazminatları ile ücret, yıllık ücretli izin, fazla çalışma ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı, davacıya tazminat ve ücretlerinin ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.D) Temyiz:Kararı taraflar temyiz etmiştir.E) Gerekçe:1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni ge-rektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işveren tarafından yapılan kısmi ödemenin işçinin hangi alacağına mahsup edileceği noktasında toplanmaktadır.I.Normatif DayanakUyuşmazlığın normatif dayanağı Borçlar Kanununun 84-86 maddeleridir. Borçlar Kanununun 84.maddesinde “Borçlu faiz veya masrafları tediyede gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi resülmale mahsup edebilir. Alacaklı alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya sair teminat almış ise borçlu kısmen icra eylediği tediyeyi temin edilen veya teminatı daha iyi olan kısma mahsup etmek hakkını haiz değildir.” Kuralına yer verilmiş; 85.maddesinde “birden fazla borcu bulunan borçlu, borçları ödemek zamanında bu borçlardan hangisiin tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etmek hakkını haizdir. Borçlu beyanatta bulunmadığı surette vukubulan tediye kendisi tarafından derhal itiraz edilmiş olmadıkça alacaklının makbuzda iade ettiği borca mahsup edilmiş olur” hükmü öngörülmüş, 86.maddede ise “kanunen muteber bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda bir güna mahsup gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçlar muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. Takibat vaki olmamış ise tediye, vadesi iptida hulül etmiş olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçların vadeleri aynı zamanda hulül etmiş ise mahsup müte-nasiben vaki olur. Hiç bir borcun vadesi hulül etmemiş ise alacaklı için en az teminatı haiz olan borca mahsup edilir” kuralı düzenlenmiştir.II.Genel Hükümler Yönünden DeğerlendirmeBorçlar Kanununun yukarıda belirtilen hükümleri öncelikle muacceli-yet ve temerrüt kavramlarının açıklanmasını gerektirmektedir.Muacceliyet, alacaklının borçludan borçlanılan edimi talep ve dava edebilme yetkisidir. Borç muaccel olmadan borçlu temerrüdü söz konusu olmaz.Temerrüt, en kısa tanımıyla, alacaklı tarafından talep edilebilir (muaccel) hale gelmiş bir borcun ifasındaki gecikmedir. Kural olarak, bu tür (muaccel) bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer (BK.m.101/1) Başka bir ifadeyle, temerrütten söz edilebilmesi için, öncelikle muaccel bir borcun ve alacaklının o borca yönelik ihtarının bulunması gerekir. Kural böyle olmakla birlikte, borçlunun temerrüde düşmesi için alacaklının ihtarının gerekmediği bazı durumlar da vardır: Örneğin, ifa gününün taraflarca birlikte kararlaştırıldığı (BK.m.101/2) borçlunun borcu ifa etmeyeceğini bildirmiş olduğu veya hal ya da durumundan bu sonuca varılabildiği (BK.m.107/1) durumlarda, temerrüdün gerçekleşmesi için alacaklının ihtarına gerek yoktur.Tek bir borç ilişkisinin söz konusu olduğu durumlarda, borçlu para borcunun faiz ve masraflarını ödemede temerrüde düşmemişse yaptığı kısmi ödemeyi ana para borcuna mahsup etme hakkına sahiptir. Ancak para borcunun bir kısmı için kefalet, rehin veya benzeri bir teminat verilmişse, yapılan kısmi ödemenin teminatlı olan borca mahsubu istenemez. Bu durumda, kısmi ödemenin teminatsız olan ya da teminatı daha az olan borca mahsubu gerekir.Borçlu faiz ve masrafları ödemede temerrüde düşmüşse yaptığı kısmi ödeme öncelikle gecikmiş faiz ve masraf borçlarına mahsup edilecektir. Hukuk Genel Kurulunun 27.09.2000 tarih ve 2000/12-1148 esas, 2000/1193 karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, Borçlar Kanununun 84.maddesi gereğince ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebil-mesi için, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Gecikme ve İcra takibi, ödemeye ihtirazi kayıt konulması irade açıklamasıdır.Birden fazla borcu bulunan borçlunun yaptığı ödeme, ifa zamanında beyan ettiği borca mahsup edilir. Borçlu, ödeme sırasında, yapılan ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu beyan etmemiş veya alacaklının makbuzda belirttiği borca derhal itirazda bulunmamışsa makbuzda belirtilen borca mahsup edilmelidir.Birden fazla para borcunun bulunduğu bir borç ilişkisinde, borçlunun, yapılan kısmi ödemenin hangi borç için mahsup edildiğini belirtmemesi, alacaklının da ödemenin hangi borca mahsup edileceği sorunu Borçlar Kanununun 86.maddesine göre çözümlenmelidir. Bu gibi durumlarda, kısmi ödeme öncelikle muaccel olan borç için yapılmış sayılır. Ödeme zamanında birden fazla borç muaccel hale gelmişse, ödeme ilk takibe konulan borca mahsup edilir. Muaccel olan borçlardan hiçbiri takibe verilmemişse kısmi ödeme ifa zamanı önce gelen borca mahsup edilmiş sayılır. Borçların ifa zamanları (vadeleri) aynı günde gelmişse yapılan kısmi ödeme borçların miktarlarıyla orantılı olarak mahsup edilir. Borçlardan hiçbirinin ifa zamanı gelmemişse, kısmi ödeme alacaklı için güvencesi en az olan borca mahsup edilmiş sayılır.III. İşçi Alacakları Yönünden Değerlendirmeİş sözleşmesinden doğan para borçlarının kısmi ifasında, mahsubun ne şekilde yapılacağı ile ilgili 4857 sayılı İş Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından, Borçlar Kanununun yukarıda belirtilen genel hükümleri kapsamında sorun çözümlenmektedir. İşçinin işverenden bir alacağının, örneğin sadece kıdem tazminatı alacağının bulunduğu durumlarda, kısmi ödeme nedeniyle mahsup işlemi Borçlar Kanununun 84.maddesi çerçevesinde yapılacaktır. Dairemiz uygulamasına göre, temerrüde düşmüş olan işverenin yaptığı kısmi ödeme işçinin bu hususta beyanda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilmelidir.Borcun taksitle ödenmesi konusunda yapılan anlaşma aksi öngörülmemişse, kural olarak, işçinin faiz talebinden vazgeçtiğini kapsar. Ancak, bu sonuç işverenin taksit anlaşmasına uygun hareket etmesine bağlıdır. İşverenin taksitlerden birini zamanında ödememesi halinde, işçinin faizle ilgili feragati geçersiz hale gelir ve sadece ödenmeyen taksit için değil, tüm alacak için faiz talep hakkı doğacaktır. Bu durumda ödenmiş olan önceki taksitlerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubu gerekecektir. Kuşkusuz taksit sözleşmesinin işçinin serbest iradesi ile meydana gelmesi gerekir.İşçinin birden fazla alacağının söz konusu olması halinde, yapılan kısmi ödemenin hangi alacağa ilişkin olduğu işveren tarafından ödeme sırasında belirtilmemiş ve işçi tarafından da bu husus makbuzda gösterilmemiş ise, mahsup işlemi Borçlar Kanununun 86.maddesine göre yapılacaktır. İş Kanununda işçinin sözleşme ve kanundan doğan alacaklarının muacceliyet ve vade zamanları konusunda değişik hükümler öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Kanununa göre ücret en geç ayda bir ödenir. (m.32/5) İş hukuku mevzuatımızda Basın İş Kanununun 14.maddesi hariç, ücretin peşin ödeneceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle ücret, çalışılan ayı takip eden aybaşında muaccel hale gelmektedir. Fazla mesai, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin muacce-liyet tarihleri normal aylık ücret gibidir. İşçinin ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti sözleşmenin feshi ile muaccel hale gelir.1475 sayılı İş Kanunu'nun 14 ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 120.mad-desi uyarınca işveren kıdem tazminatı borcu bakımından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte temerrüde düşer. Yukarıda belirtilen diğer tazminat ve alacaklar bakımından ise, tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları ödeme zamanı ya da işçi tarafından gönderilecek ihtarnamede belirtilen ödeme günü itibariyle işverenin temerrüdü gerçekleşir.Buna göre örneğin, 5.000 TL. ihbar tazminatı, 7.500 TL. kıdem tazminatı, 2.500 TL. ücret, 2.000 TL. fazla mesai ve 500 TL.yıllık izin ücreti alacağı olmak üzere takibe konu yapılmamış toplam 17.500 TL. alacağı olan bir işçiye işveren tarafından yapılacak 15.000 TL. lik bir kısmi ödeme, öncelikle muaccel olan normal aylık ücret ve fazla mesai alacağına ilişkin borçlarına mahsup edilmelidir. Kalan miktar ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti borcuna mahsup edilecektir. Anılan borçların muacceliyet tarihleri aynı olduğundan, temerrüt tarihi önce gerçekleşmiş olan borca yani kıdem tazminatına mahsup edilecektir. Kalan 3.000 TL.lik ödemenin ihbar ve izin ücreti borcuna mahsubu anılan borçların muacceliyet ve temerrüt tarihlerinin aynı olması nedeni ile miktarları ile orantılı olarak yapılacaktır. Kalan toplam borç 5.500 TL. olup, ihbar tazminatının bu miktara oranı 5.000/5.500=10/11, izin ücretinin oranı 500/5.500=1/11 olmakla, 3.000x10/11=2.727 TL.ihbar tazminatına, 3.000x1/11=273 TL. izin alacağına mahsup edilecektir. Böylece işverenin 2.273 TL. ihbar tazminatı, 227 TL.izin ücreti olmak üzere toplam 2.500 TL. borcu kalmış olacaktır.Somut olayda, dava açıldıktan sonra davalı tarafından yapılan ödemelerin yukarıdaki ilkeler doğrultusunda mahsup edilerek bir kısmının yıllık ücretli izin alacağını da kapsayıp kapsamadığının değerlendirilmemesi yerinde değildir.3-Davacının 01.03.2010 tarihinde işçilik alacaklarına yönelik dava açtığı ve işverence dava açıldıktan sonra 02.04.2010 günü davacıya kıdem ve ihbar tazminatı ile maaş açıklaması ile 15.384.70 TL. ödeme yapıldığı, yapılan kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret ödemesinin hesaplanan bu alacakları karşıladığı ve bu alacaklar yönünden davanın konusuz kaldığı gözetilmeden bu alacaklarla ilgili tallebin reddine ve bu miktar üzerinden davalı yararına vekalet ücreti ve davacı aleyhine yargılama giderine hük-medilmesi hatalıdır.4-Davacı dava dilekçesinde haftalık çalışma süresini kırk saat olduğunu ileri sürerek fazla çalışma ücreti talebinde bulunmuştur. Taraflar arasında haftalık çalışma süresinin yasal çalışma süresi olan haftalık kırkbeş satin altında kırk saat olarak kararlaştırıldığına ilişkin toplu veya bireysel iş sözleşmesi bulunduğu ortaya konulmamıştır. Taraf tanıklarının ortak anlatımına göre işyerinde haftanın beş günü 08.15-18.00 saatleri arasında bir saat 15 dakika ara verme yapıldığı, Cumartesi günü ise 10.0014.00 saatleri arasında çalışma yapıldığı anlaşılmıştır. Buna göre davacının haftalık kırkbeş saatini aşan çalışması birbuçuk saat olduğu halde aksi görüşle hesaplama yapan bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulması ayrı bir bozma nedenidir.5-Davacının fesih tarihinde muaccel olan kıdem tazminatı ve dava tarihinde müeccel olan ihbar tazminatı ile ücret alacağının dava açıldıktan sonra ödendiği ve bu alacaklar yönünden davanın konusuz kaldığı ancak dava dilekçesinde davacının bu alacaklarla ilgili faiz talep ettiği gözönüne alındığında, mahkemece, davalının temerrüt tarihinden ödeme tarihine kadar işlemiş faiz alacağının davalıdan tahsiline karar verilmemesi de hatalıdır.F) Sonuç:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayıBOZULMASINA,peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 07.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.