Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Muğla 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.09.2011 gün ve 2008/620 E.-2011/531 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 08.11.2012 gün ve 2012/8859 E.-2012/12345 K. sayılı ilamı ile;(...Davacı Hazine; Gazeller Köyü, 138 ada 1, 2 ve 4 parsel sayılı sırasıyla 10881,18 m², 4017,30 m² ve 16660,70 m² yüzölçümündeki taşınmazların tapuda davalılar adına kayıtlı olduğunu, taşınmazların Rumlardan Hazineye kalan yerlerden olup Kasım 1965 tarih 35 sayılı tapu kaydı kapsamında kaldığını ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Orman Yönetimi, taşınmazların orman içi açıklığı olduğu iddiasıyla davaya müdahil olmuştur. Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 1998 yılında 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması, 31/10/2002 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir.Mahkemece, çekişmeli taşınmazların orman içi açıklığı olduğu gerekçesiyle orman olarak tesciline karar verilmiş ise de, bu kabul dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Dava konusu taşınmazlardan 138 ada 2 sayılı parsel, Mayıs 1994 tarih 4 sayılı tapu kaydı revize edilerek tespit edildiğine göre, taşınmazın kayıt kapsamında kaldığının belirlenmesi halinde, tapulu yerler hakkında orman içi açıklığı iddiası dinlenmez. Bu nedenle, 138 ada 2 sayılı taşınmazın dayanak tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığının tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerekir. Yine Hazinenin dayandığı Kasım 1965 tarih 35 sayılı tapu kaydının davalı yerlere uyup uymadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Bu nedenle;Mahkemece, yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde dava konusu taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada kayıtların revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar varsa özellikle gözönünde tutulmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, her iki tapu kaydı içinde, idarece aynı mevkide bulunan Hazineye ait taşınmaz için tutulan 04.09.1973-06.09.1977- 23.08.1982-08.09.1987 tarihli tutanaklar ile 1996 tarihli tapu kaydı uygulama tutanakları gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, tutanakta belirtilen yerler ile tapu kayıtlarının aynı yere ait olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalı, bu yolla dava konusu taşınmazların dayanılan tapu kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalıdır. Bu uygulama ile 138 ada 2 sayılı parselin revizyon tapu kaydı kapsamında kaldığı belirlendiği takdirde taşınmazların orman içi açıklığı olmayacağı düşünülmeli, ancak hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda taşınmazların eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında kısmen yeşil renkli ormanlık alanda kaldığı dikkate alınmalı, yine tapu dayanak tapu kaydının sınırında orman bulunması nedeniyle 3402 sayılı Kanunun 20/C maddesi gereğince miktarı ile geçerli olduğu gözönünde bulundurulmalı, tüm deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDENLER : Davalılar vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Davacı Hazine vekili, Gazeller Köyü,..ada .., .. ve ... parsel sayılı sırasıyla 10881,18 m², 4017,30 m² ve 16660,70 m² yüzölçümündeki taşınmazların tapuda davalılar adına kayıtlı olduğunu, taşınmazların Rumlardan Hazine’ye kalan yerlerden olup Kasım 1965 tarih 35 sayılı tapu kaydı kapsamında kaldığını ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir.Katılan davacı Orman Yönetimi, taşınmazların orman içi açıklık niteliği ile orman alanı sayıldığından Hazine adına orman olarak tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalılar vekili, dava konusu taşınmazların kadastro sırasında adlarına tescil edildiğini, taşınmazların Hazine ile ilgisinin bulunmadığını bildirerek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu ... ada ..., .. ve .. nolu parsellerin kesinleşen orman tahdit hattının dışında kaldığı ve 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesinin koşullarının taşınmazlara uymadığı anlaşılmakla birlikte taşınmazların bütün halinde çevresinin tamamen orman ile çevrili olduğu, taşınmazların bulunduğu yere yol bulunmadığı için keşif heyetiyle orman içi yollardan geçilerek ulaşılabildiği, taşınmazların orman içi açıklık olarak kabul edilmelerinin zorunlu olduğu, kaldı ki uzman bilirkişilerin raporlarında da taşınmazların orman içi açıklık alanda kaldıklarının tespit edildiği, orman bütünlüğünün korunması amacıyla ve yerleşik yargı uygulamaları da gözetildiğinde orman içi açıklık niteliğindeki taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden kabul edileceği, her ne sebeple olursa olsun kişiler yararına mülk edinme koşullarının oluşmayacağı, buna rağmen oluşan tapuların yolsuz ve iptali gereken tapular kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesi ile taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiştir.Davalılar vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.Mahkemece, bozma ilamında da sözü edilen Kasım 1965 tarih ve 35 sayılı tapu kaydının, davacı Hazine’nin dayandığı bir tapu kaydı olduğu ve verilen karara kayıt sahibi olan davacı Hazine’nin bir karşı çıkışının (temyiz isteği) bulunmadığı, temyiz eden tarafın ise, bu kayıt ile bir ilgisinin olmadığı, nitekim davacı tarafın da bu yönü amaçlayan bir temyiz isteğinin bulunmadığı gibi, bulunsa dahi, kayıt kendilerinin değil, karşı tarafın menfaatine olduğu için hukuki yararlarının da olmayacağını, kaldı ki, bozma ilamında sözü edilen davacı Hazine’nin dayanağı Kasım 1965 tarih ve 35 sayılı tapu kaydının mahalli bilirkişi ve tanıklar yardımı ile mahallinde uygulandığı ancak taşınmazlara uymadığının net bir şekilde belirlendiği, dinlenen bu kişilerin yeminli anlatımlarında, taşınmazın sınırlarında ve yakınında dere olmadığını, batı sınırında adı geçen Durmuş Aslan'ın taşınmazın bulunduğu mevkiide hiç bir zaman taşınmazının olmadığı, yine sınırlarda adı geçen Osman ve Hacı Osman Çavdır isimli kişilerin bilinen, tanınan kişiler olmadığını ve kesinlikle taşınmazların bulunduğu mevkide 3 tarafı ormanla çevrili bir tarafı da şahıs arazisine dayalı taşınmaz bulunmadığını anlattıkları ve teknik bilirkişilerin de kaydın taşınmazlara ait olamayacağını belirttikleri o halde, davacı hazinenin dayanağı olan Kasım 1965 tarih ve 35 sayılı tapu kaydının taşınmazlara uymadığının da sabit olduğu gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.Direnme kararını davalılar vekili temyiz etmiştir.Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, dava konusu taşınmazların orman içi açıklık olarak orman vasfı ile Hazine adına tesciline dair verilen kararın yerinde olup olmadığı; mahkemece bozma ilamında değinilen araştırmaların yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu ... ada... parsel sayılı taşınmazın tarla vasfı ile 31.05.1994 tarih 4 nolu tapu kaydına dayalı olarak davalı Ş.. D.. adına tespit edildiği, dayanak tapu kaydında sınırların “Osman ve H. O. Ç. ve dere” okuduğu, taşınmazın bitişiğinde bulunan ... ada ... nolu parselin tarla vasfı ile “Osman oğlu” davalı H.. K.. adına; diğer tarafında bulunan dava dışı 3 parsel sayılı taşınmazın da “Osman oğlu” M. A.K. adına; dava konusu ...ada .. parsel sayılı taşınmazın ise tarla vasfı ile R.. K.. adına senetsiz ve belgesizden tespit edildikleri; tespitin 05.11.2001 tarihinde yapıldığı, tutanakların 08.08.2003 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.Dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre 1998 yılında orman kadastrosu yapılmış ve 31.10.2002 tarihinde ilan edilerek, 30.04.2003 tarihinde kesinleşmiştir. Dava konusu taşınmazlar 6831 sayılı Kanun’un 1.maddesinde tanımlandığı üzere orman niteliğinde görülmeyerek kesinleşen orman tahdit hattı dışında bırakılmışlardır. Mahkemece dava konusu taşınmazların orman içi açıklık vasfında olduğu benimsenerek Hazine adına orman olarak tesciline karar verilmişse de, yapılan uygulama ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Öyle ise, uyuşmazlığın çözümünde 6831 sayılı Kanun’un 17/2.maddesi gözetilerek, taşınmazların orman içi açıklık vasfında olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Anılan maddede belirtildiği üzere orman içi açıklıklar orman sayılmasa da, orman bütünlüğünün korunması amacıyla orman olarak tescil edilmeleri zorunlu olup, yasa koyucu tarafından böyle bir yerin zilyetlikle edinim olanağı engellenmiştir. Taşınmazın anılan madde kapsamında orman içi açıklık vasfında olması için de; tapulu bir taşınmaz olmaması ve kural olarak dört tarafının ormanla çevrili olması, bu nedenle ediniminin orman bütünlüğünü bozması gerekir.Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde 2001 yılında yapılıp, 2003 yılında kesinleşen arazi kadastrosu sırasında ... ada .. nolu parsele 31.05.1994 tarih, 4 nolu tapu kaydının uygulandığı, tapu kaydının Hazine’nin satışından oluştuğu, anılan kaydın 27.10.1971 tarih, 24 nolu tapudan ve bu kaydın da Kanunuevvel 306 tarih, 65 nolu tapu kaydından tedavül gördüğü anlaşılmaktadır.Dava konusu taşınmazlardan 2 nolu parselin dayanak tapu kaydı kapsamında kaldığının belirlenmesi halinde, taşınmaz orman içi açıklık olarak kabul edilemez. Öte yandan tapulu taşınmaza komşu olan diğer taşınmazlar yönünden de, yukarıdaki ilkeler gözetilerek öncesi orman olmamak koşuluyla, dört tarafı orman ile çevrili olmayacağından ve 6831 sayılı Kanun’un 17/2.maddesinde düzenlenen nitelikte orman içi açıklık konumundan çıkacağından, bu tür yerlerin de koşulları varsa 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nda düzenlenen zilyetlikle ediniminin olanaklı bulunduğu da düşünülmelidir.Diğer taraftan, davacı Hazine vekili dava dilekçesinde her ne kadar dava konusu taşınmazların, tapu kaydına dayalı olarak Hazine adına tescilini istemişse de, mahkemece verilen kararı temyiz etmediğinden, dava dilekçesinde dayanılan Hazine’ye ait tapu kaydının uygulanmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.Hal böyle olunca mahkemece yapılacak iş; bozma ilamında değinildiği gibi, yerel bilirkişi ve uzman bilirkişiler ile tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların tanıkları hazır olduğu halde dava konusu taşınmazlar başında yeniden keşif yapılması, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kaydı ve tedavüllerinin yerel bilirkişi yardımı ile ve uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanması, uygulamada kayıtların revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar varsa özellikle göz önünde bulundurulması, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması, uzman bilirkişilere kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinin düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmesi, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmesi, böylece dava konusu 2 parsel sayılı taşınmazın dayanılan tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığının duraksamasız saptanmasıdır. Bu uygulama ile ... ada ...nolu parselin revizyon tapu kaydı kapsamında kaldığı belirlendiği takdirde orman içi açıklık olmayacağının düşünülmesi, dayanak tapu kaydının sınırında orman bulunması nedeniyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesi gereğince tapunun miktarı ile geçerli olduğu göz önünde bulundurularak, hükme esas alınan orman bilirkişisi raporunda taşınmazların eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında kısmen yeşil renkli ormanlık alanda kaldıkları belirtildiğinden bu hususun da dikkate alınarak taşınmazların kapsamının belirlenmesi ve yukarıda açıklanan ilkeler de gözetilerek, varılacak sonuca göre tüm taşınmazlar hakkında bir karar verilmesi gerekir.Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkemenin direnme kararı usul ve yasaya aykırı olup; direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerekir.S O N U Ç : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile, BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 08.04.2015 gününde yapılan ikinci görüşmede oybirliğiyle karar verildi.