Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11598 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 8548 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : DEVELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/05/2010NUMARASI : 2005/140-2010/223Taraflar arasında görülen davada;Davacı, dava dışı oğlu H..'in davalı A..'den borç para aldığını, oğluna zorla senet imzalattırıldığını, davalı A..'in parasal sıkıntılarını giderip, tüm mali imkanları sağlayacağını taahhüt edip, ortaklık teklif ettiğini, ancak bunun karşılığında işyerinin tapusunu istediğini, işyerinin devrinde pürüzler çıkması üzerine adına kayıtlı tüm taşınmazların tapusunu istediğini, maddi durumda sıkıntıda olmalarından dolayı taşınmazlarını bedelsiz devrettiğini, hata ve hileye düşürüldüğünü, çünkü davalı A..'in taahhütlerini yerine getirmediği gibi bir kısım taşınmazları da arkadaşı olan diğer davalıya temlik ettiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, kesin süre gereklerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, kesin süre gereğinin yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının kimisinde paylı kimisinde müstakil malik olduğu çekişmeli toplam 14 adet taşınmazını 26.4.2004 tarihinde davalı A..'e satış suretiyle temlik ettiği, A..'in de dava konusu taşınmazlardan bir kısmını diğer davalıya 4.4.2005 tarihinde aktardığı ve taşınmazların davalılar adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K'nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluylada kullanılabilir. Öte yandan, iradeyi bozucu nedene dayalı olarak açılan davalarda iddianın her türlü delille kanıtlanabileceği, iddianın diğer delillerle kanıtlanmış olması halinde keşif yapılmasının ve tanıkların keşif mahallinde dinlenmesinin zorunlu olmadığı kuşkusuzdur. Bu tür davalarda kural olarak keşif 492 Sayılı Harçlar Yasasının 30 ve 32.maddelerinde öngörülen usulü prosedürün gerçekleştirilmesi gayesi ve sadece taşınmazın gerçek değerinin saptanması amacı ile yapılacağından ve diğer delillerle davacının iradesinin fesada uğratılmış olduğunun saptanması ve dava açılırken gösterilen değere itiraz edilmemesi halinde taşınmazın gerçek değeri önem arzetmeyeceğinden keşif yapılamasının zorunlu olduğundan sözetme olanağı yoktur.Hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi, taraf delillerinin toplanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, zorunlu olmadığı halde keşif masraflarının yatırılması için verilen kesin süreye uyulmadığı gerekçesiyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.