Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11522 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 13725 - Esas Yıl 2012





Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı H.M'nin çekişme konusu .... ada .... ada 1 ve 366 ada 8 parsel sayılı taşınmazlardaki 20/40 payını 16.06.2005 tarihli resmi akit ile davalı Ö.'ye satış suretiyle temlik ettiği, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenine dayalı olarak açılan eldeki davada Daire bozma kararında H.M.'nin akit tarihinde hukuki işlem ehliyetine haiz olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile saptandığı ve bu yönden davanın reddinin doğru olduğu, ne var ki hile iddiası yönünden tarafların delillerinin tamamı toplanmadığı, davalı hakkında benzer olaylardan dolayı davalar açılıp açılmadığının araştırılmadığı, ibraz edilen iş takip belgesi sonucu bir işlem yapılıp yapılmadığı, temliki işlem nedeniyle bedel ödendiğine dair belge bulunup bulunmadığı hususlarının değerlendirilmediği belirtilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğine değinildiği, mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verildiği, yargılama sırasında 24.03.2006 tarihinde davacı H.M.'nin ölümü ile davanın mirasçıları tarafından sürdürüldüğü anlaşılmaktadır.Dosyaya ibraz edilen “İş Takip Ücret Sözleşmesi” başlıklı 22.06.2005 tarihli davacı ve davalının imzası bulunan belgede “Mersin 5. Noterliği'nin 22.06.2005 tarih ve 17253 yevmiyeli vekaletnamesine istinaden, TC Hudutları dahilindeki taşınmazların intikali, intikal yapılırken çıkacak problemlerle ilgili açılacak davaların takip ettirilmesi, avukat tutulması, dava masraflarının karşılanması, intikal işleri ve masrafların karşılanması, intikalden sonra talimat doğrultusunda taşınmazların bağış ve satış işlemlerinin yapılmasıdır.” ibarelerinin yer aldığı, sözleşme ücreti olarak intikali yapılacak taşınmazların değerinin %20'si veya 700.000 Euro yazıldığı, avukat olan tanık M.'nin beyanında anılan sözleşmeyi kendisinin hazırladığını, davalının eşi olduğunu belirttiği F.Ş.'nin davacının üzerinde çok büyük servet olduğunu söylediğini ve bunun için para talep ettiğini, davacıya ait taşınmazların masraf için satılıp paraya çevrilmesi amacıyla davalıya devredildiğini, daha sonra taraflar arasında anlaşmazlık çıktığını, davalı Ö.'nün kendisine: hanımı F. Ş.'nin yaptığı masrafları ödemeleri halinde tapuyu vereceğini beyan ettiğini belirttiği, ayrıca taşınmazların bedelsiz olarak iş takibi için davalı Ö.S.'ye devredildiğini ifade ettiği anlaşılmaktadır. Öte yandan, temlik tarihinden hemen sonra eldeki davanın açıldığı, 1331 (1915) doğumlu olan davacı H.M.'nin taşınmazların satması için makul bir neden gösterilmediği gibi, bozma ilamında vurgulanan ödeme savunmasının da yöntemine uygun biçimde kanıtlanmadığı anlaşılmaktadır.Somut olaya gelince, yukarıda belirtilen somut olgular ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde, temlik tarihinde 90 yaşında olduğu anlaşılan davacı H. M.'nin adına kayıtlı pek çok eski tapu ve taşınmazları bulunduğu yönündeki telkin ve yönlendirme ile hileye düşürülmek suretiyle temlikin gerçekleştirildiği, bu yaştaki bir insanın durup dururken yaşamının o döneminde çekişme konusu taşınmazlardaki paylarını satmasını haklı gösterir bir neden bulunmadığı da gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmiş olması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3 .maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.