MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ, ECRİMİSİLTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü;-KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup, hükmüne uyulan bozma ilamı sonrasında mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davacı, tarafların kayden paydaşı oldukları 522 ada 490 parsel sayılı taşınmazda bina olup, kat irtifakı tesis edilmemiş ise de, maliklerin apartmanı fiili olarak bölüştüklerini ve tarafların paylarına isabet eden daireye davalının tek başına kullanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine ve 500,00 TL ecrimisilin yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmış, yargılama sırasında ıslah ile, 7.235,00 TL ecrimisil talep ettiğini bildirmiştir.Davalı, çekişmeli taşınmazda kat mülkiyeti kurulmadığını, paydaşlar arasında fiili taksim yapılmadığını, davalının kendisinden sonra hissedar hale geldiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, dairece; “ bilindiği üzere, mahkemenin Yargıtay'ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğar. Diğer taraftan, yerel mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (9.5.1960 Gün.21/9 sayılı YİBK). Somut olayda bozmaya uyulmakla ilgilileri yönünden usulü kazanılmış hak doğmasına karşın bu temel usul kuralı gözardı edilerek bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli 522 ada 490 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu ve tarafların dava dışı 14 kişiyle birlikte paydaş bulundukları, taşınmazda kat irtifakı tesis edilmediği, ancak üzerinde zemin+5 normal kat+çekme katlı bina olup, dubleks daire olan ve 13 numarası verilen bölümün dava konusu edildiği, davacının 4.8.2009 tarihinde satış yoluyla 1/24 pay sahibi olduğu, davalının 25.12.2008 tarihinde satış yoluyla 1/24 pay sahibi olduğu, taşınmazda davalının kiracısı sıfatıyla kardeşi Davut Yıldırım'ın oturduğu mahkemece de, sadece bu daire yönünden inceleme yapıldığı anlaşılmaktadır. Çekişmeli 522 ada490 sayılı taşınmazda kat irtifakı kurulmadığından paylı mülkiyet hükümleri geçerli olup, her paydaşın payının 522 ada 490 sayılı taşınmaz üzerindeki apartmanın tüm bölümlerine yaygın olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, 522 ada 490 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan tüm dükkan ve bağımsız bölümlerde paydaşların tamamını kapsayan fiili kullanım biçiminin oluşup oluşmadığı, oluşmuşsa çekişmeli 13 nolu bölümün kim veya kimlerin kullanımına bırakıldığı, oluşmamışsa davacının kullanabileceği yer bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulması, tanık dahil tüm delillerin toplanması, yerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak kimin nereyi kullandığının belirlenip krokiye yansıtılması, toplanan ve toplanacak olan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken aksi düşünce ile değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir” gerekçesiyle bozulması üzerine bozma ilamına uyularak mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmüne uyulan ve yukarıda içeriği açıklanan bozma ilamı sonrasında yapılan araştırma ve tüm dosya kapsamı gözetildiğinde, somut olayda, dava konusu taşınmazın davacı, davalı ve dava dışı bir çok kişi arasında paylı mülkiyet üzere olduğu, zemindeki binada kat irtifakı ya da kat mülkiyeti kurulu bulunmadığı, tüm paydaşlar arasında fiili taksim yapıldığının ispat edilmediği gibi fiili kullanma biçiminin de oluşmadığı, çekişmeli 13 nolu dairenin davalının tasarrufunda olduğu, davacının ise payına karşılık taşınmazda kullandığı bir yer bulunmadığı anlaşılmaktadır.O halde, mahkemece davacı isteklerinin kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacının temyiz itirazlarına gelince; bilindiği gibi, mahkemelerce verilen kararların 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388/2. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/2.) maddesinde belirtildiği üzere, her bir istek hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi ve infaza imkan sağlayacak içerikte bulunması zorunludur.Hâl böyle olunca; çekişme konusu 522 ada 490 parsel sayılı taşınmazda davacının payına vaki elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere çekişmeli 13 nolu dairenin ½ payına elatmanın önlenmesine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, istek doğrultusunda davacının payına isabet eden usulüne uygun belirlenecek ecrimisilin hüküm altına alınmamış olması da isabetsizdir.Kabule göre de, davacı yararına dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca hesap edilecek vekalet ücretine karar verilmesi yerine yazılı şekilde avukatlık parasına hükmedilmiş olması da doğru değildir.Davacının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.