Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 11453 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 10475 - Esas Yıl 2010
MAHKEMESİ : DÖRTYOL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/06/2010NUMARASI : 2007/183-2010/581Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, kayden maliki bulundukları 584 parsel sayılı taşınmaza 585 parsel maliki davalı H.. K.. ve 578 parsel sayılı taşınmazın maliki M.. N.. G..’in haksız biçimde müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine, ağaçların sökülmesine, 200.-TL. ecrimisilin davalı H.. K..’ten tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, dava konusu taşınmaza bir müdahalelerinin olmadığını bildirerek, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı M.. N.. G.. yönünden davanın takip edilmemesi nedeniyle açılmamış sayılmasına, davalı H.. K.. yönünden elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, yıkım isteğinin reddine, 4.818.30-TL. ecrimisilin davalı H.. K..’ten tahsiline karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten ve HUMK’ nun 376.maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmasının bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388.maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389.maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne varki uygulamada söz konusu yasanın 381.maddesinin son fıkrasının getirdiği, ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde HUMK.’nun 389.maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur.Esasen “kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur.Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti kararın alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141.maddesi ile HUMK.’nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır.Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.Aksine düşünce ve uygulama yargı, Yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.Somut olayda mahkemece kısa kararda "davalı M.. N.. G.. yönünden davanın açılmamış sayılmasına, davalı H.. K.. yönünden elatmanın önlenmesine, ağaçların bedelinin ödenmesine…” karar verilmesine karşın gerekçeli kararda buna ek olarak ecrimisile hükmedilmiş, böylece kısa karara çelişkili gerekçeli karar oluşturulmuştur.Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.