Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11446 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 8586 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : AKHİSAR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 22/11/2007NUMARASI : 2004/260-2007/398Taraflar arasında görülen davada;Davacılar; paydaşı bulundukları 18 imar parsel sayılı taşınmaza, davalılar tarafından taşkın bina yapılmak suretiyle müdahale edildiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuşlardır.Davalı Z.duruşmaya gelmemiş, bir cevap vermemiş, diğer davalı davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; davacı M.yönünden, dava sırasında öldüğü gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına, diğer davacı yönünden; bina bedeli ödenmemesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar; davacı İ.H.K.tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 18 parsel sayılı taşınmazın imar şuyulandırması neticesinde oluştuğu paylı mülkiyet üzere olan taşınmazı, ortaklığın giderilmesi davası sonunda davacılar M.ve İ.n satın aldığı ve böylece ihaleden önce malik olan davalı Yılmaz'ın taşınmazda bir hakkının kalmadığı, diğer taraftan ihale sırasında davacıların satışla edindikleri bu taşınmaza taşkın olan yapının değeri de gözetilmek suretiyle değer tesbiti yapıldığı ve toplam değer üzerinden taşınmazın satıldığı, böylece davalılardan Y.yapı bedelini tahsil ettiği ve bu şekilde bedelden kaynaklanan bir hakkının da kalmadığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidirki, imar uygulaması sonucu taşkınlığın meydana geldiği açıktır. Böylesi bir durumda ise taşkın yapının içinde bulunduğu parsel malikinin ya da maliklerinin kadastral parselden gelen hakkına dayalı olarak yapı sahibine, 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesinde öngörülen kaim bedeli ödemesi gerektiğinde kural olarak kuşku yoktur.Oysa, somut olayda taşınmaz ihaleye çıkartılırken taşkın yapının değeri de ihale sırasında belirlenerek taşınmaz satılmış olmakla, yapı sahibi Y.yapıdan kaynaklanan kişisel hakkına kavuşmuştur.Bu durum karşısında kaim bedel adı altında davalı Y.ın başkaca bir hak elde etmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle kendisine yapıdan kaynaklanan kaim bedel ödenmesi mümkün değildir.Diğer taraftan, diğer davalı Z.'nın da taşkın yapının ana nüvesinin üzerinde bulunduğu hakim gayrimenkulün öncesini teşkil eden kadastral parselde bir hakkının bulunmadığı gözetildiğinde bunun dahi kaim bedele hak kazanmayacağı tartışmasızdır.Öyle ise, dava sırasında diğer paydaşın payını da satın alan davacı İ.'in davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.