Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, dava dilekçesinde sınırlarını belirttiği iki parça tescil harici kalmış taşınmaz üzerinde müvekkilinin 30-40 yılı aşkın süredir zilyet olduğunu açıklayarak sözkonusu taşınmazların müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece davanın kabulü ile Osmaniye ili, Düziçi ilçesi, Çamiçi köyü, Abdurrahman mevkiinde bulunan fen bilirkişileri Ökkeş Bahadır Özkan ve Yusuf Temel’in 17/01/2011 tarihli raporlarında ve ekindeki EK-1 krokisinde (A) harfiyle gösterilen tarla niteliği ile 3.554,10 m2 yüzölçümü ile ve aynı yerde bulunan fen bilirkişileri Ökkeş Bahadır Özkan ve Yusuf Temel’in 17/01/2011 tarihli raporlarında ve ekindeki EK-2 krokisinde (B) harfiyle gösterilen tarla niteliği ile 17.919,01 m2 yüzölçümü ile taşınmazların davacı H.. K.. adına tapuya tesciline dair verilen karar davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 05.03.2013 tarih ve 2013/2284 Esas - 2013/2783 Karar sayılı ilâmı ile “Bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar ve ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Hava fotoğraflarının en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için; dava tarihinden 20-30 yıl öncesine ait (1980-1990 yılları arası) stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmazın çekim tarihindeki sınırlarının ve niteliğinin belirlenebilmesi, bu yolla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Mahkemece uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş; ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi veya fotogrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu yardımıyla belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak; öncelikle çekişme konusu taşınmaz hava fotoğrafında gösterilmeli, daha sonra bu yerin önceki ve şimdiki niteliğinin, imar ve ihyaya en erken ne zaman başlanıldığının ve tamamlandığının, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarımsal amaçlı zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri de bilimsel esaslara göre hazırlanan bu uzman bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, daha sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirilme yapılarak karar verilmelidir. Eksik incelemeyle karar verilemez.Diğer yandan, 6100 sayılı HMK’nın 261/1. maddesi hükmüne göre, tanıklar ayrı ayrı dinlenir ve biri dinlenirken henüz dinlenmemiş olanlar salonda bulunamazlar. Tanıklar gerektiğinde yüzleştirilir. Hakkında kanuni düzenleme bulunmamakla birlikte, Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, yerel bilirkişilerin de dinlenilme usûlü tanıklar gibidir.Mahkemece, yerel bilirkişiler usûl hükümlerine aykırı olarak birlikte dinlenilmişlerdir. Bu nedenle, mahkemece, yeniden taraf tanıkları ayrı ayrı dinlenerek, dava konusu taşınmazların kimlerin zilyet ve tasarrufu altında olduğunun, kimden kime ne zaman ve şekilde geçtiğinin, halen üstün kullanma hakkının kimde bulunduğunun, sorulup belirlenmesine çalışılması, beyanları arasında aykırılığın çıkması durumunda anılan kanun maddesine göre yüzleştirmek suretiyle giderilmesine çalışılması, bundan sonra oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekir.” denilerek bozulmuştur.Mahkemece bozmaya uyulmasının ardından, yörede kadastro çalışmalarının yapılması ve dava konusu taşınmazlara 102 ada 14 sayılı parsel ve 106 ada 25 sayılı parsel numaralarının verilerek malik hanesi boş bırakılmak suretiyle kadastro tutanağının düzenlenmesi nedeniyle Kadastro Kanununun 27. maddesi gereğince mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın re'sen Osmaniye Kadastro Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.Kadastro Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda Osmaniye ili, Düziçi ilçesi, Çamiçi köyü 102 ada 14 sayılı parsel bakımından bilirkişilerden alınan 05/09/2014 havale tarihli müşterek raporda (A) harfi ile gösterilen kısım bakımından açılan davanın reddi ile taşınmazın (A) harfi ile gösterilen kısmın orman vasfıyla Hazine adına kayıt ve tesciline, (B) harfi ile gösterilen kısım bakımından ise açılan davanın kabulü ile ayrı parsel numarası verilmek üzere malik hanesinin doldurularak davacı H.. K.. adına kayıt ve tesciline, Osmaniye ili, Düziçi ilçesi, Çamiçi köyü 106 ada 25 parsel sayılı taşınmaz bakımından bilirkişilerden alınan 05/09/2014 havale tarihli müşterek raporda (A) harfi ile gösterilen kısım bakımından açılan davanın reddi ile taşınmazın (A) harfi ile gösterilen kısmının orman vasfıyla Hazine adına kayıt ve tesciline, (B) harfi ile gösterilen kısım bakımından ise açılan davanın kabulü ile ayrı parsel numarası verilmek üzere malik hanesinin doldurularak davacı H.. K.. adına kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, Kadastro Kanununun 27. maddesi gereğince genel mahkemeden kadastro mahkemesine aktarılan tescil davasıdır.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 1977 yılında yapılan tapulama çalışmaları, 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 06/03/1987 tarihinde ilân edilen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması ve 3402 sayılı Kadastro Kanununa 5831 sayılı Kanun ile eklenen geçici 8. maddeye göre yapılan ek kadastro çalışması vardır.Dosya kapsamına, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak ve özellikle keşif sonucu düzenlenen ortak bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazlardan 106 ada 25 parsel sayılı taşınmazın (B) harfi ile gösterilen ve 102 ada 14 parsel sayılı taşınmazın (B) harfi ile gösterilen kısımlarının kesinleşen orman tahdidinin dışında kaldığı ve eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada da bu kısımların orman sayılmayan yerlerden olduğu ve adına tescil kararı verilen davacı lehine 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek hüküm kurulmuş olmasına göre mahkemece davanın kısmen kabul ile kısmen reddi yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, mahkemece davanın kısmen kabul edilerek davacı adına tesciline karar verilen kısımların yözölçümlerinin kararda gösterilmeyerek infaza elverişli olarak tescil hükmü kurulmaması doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple; hüküm fıkrasının 1. bendine "(B) harfi ile gösterilen” ibaresinden sonra “11.057,42 m² yüzölçümlü” ibaresinin 2. bendine "(B) harfi ile gösterilen” ifadesinden sonra “2.261,48 m² yüzölçümlü” ibaresinin eklenerek hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA 18/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.