MAHKEMESİ : BOLU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/12/2009NUMARASI : 2009/270-2009/453Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 643 parsel sayılı taşınmazı satış suretiyle oğlu davalıya temlik ettiğini, satışın gerçek olmadığını ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 02.11.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Ş..Y..geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vd. vekili avukat gelmedi, yokluğundan duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan M..’in çekişme konusu 643 parsel sayılı taşınmazı 09.12.1994 tarihli akitle oğlu davalıya satış suretiyle temlik ettiği, murisin 27.06.2009 tarihinde ölümü ile eşi davacı D.. A.. ile oğulları davacı A.. ve davalı M..’in mirasçı kaldığı, öte yandan, çekişmeli 643 parselin imar uygulamasına tabi tutularak yeni imar parsellerinin oluştuğu anlaşılmaktadır.Davacılar, anılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, davalı ise, taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını savunup, 12.12.1994 tarihinde murisin hesabına 5.550 DM para yatırdığına dair banka dekontu ibraz etmiştir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Yukarıda açıklanan ilke ve olgular ışığında somut olaya bakıldığında, davalının, babası davacı D.. A.. aleyhine dava dışı diğer taşınmazlar bakımından açtığı tapu iptali ve tescil istekli davanın Bolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/385 esas sayılı dosyasında yapılan yargılamasında, davalı D.. A..’nin eldeki davaya konu 643 parsel sayılı taşınmazın alım bedelini ödemesi için davalıya borç para verdiğini beyan edip taşınmazın bedeli karşılığı satın aldığını o davada kabul ettiği, ayrıca, davalının murisin hesabına satış işleminden 3 gün sonra 5.500 mark para yatırdığının sabit olduğu görülmektedir.Öyle ise, dava konusu taşınmazın bedeli karşılığı davalıya temlik edildiği, alım gücü bulunan davalının satış bedelini ödediği; bu nedenle temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu söyleyebilme imkanı bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Kabule göre de, dava konusu taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulup imar parselleri oluştuğu bildirildiğine göre, anılan imar parsellerine ilişkin tapu kayıtlarının getirtilerek imar parselleri yerine kadastral parsel üzerinden hüküm kurulmuş olması da doğru değildir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacıların vekalet ücretine yönelik temyiz itirazları sonuca etkili olmayacağından Reddine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 02.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.