Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11198 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 9928 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : GÖRELE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/03/2010NUMARASI : 2009/146-2010/142Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden paydaşı olduğu 124 ada 5 parsel sayılı taşınmaza komşu parsel maliki olan davalının, yapmış olduğu çatısının tecavüzlü olduğunu, bu çatıdan akan yağmur sularının taşınmazına zarar verdiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ile yıkım isteğinde bulunmuştur. Davalı, evler arasında mesafenin bulunduğunu ve akan suların zarar vermesinin sözkonusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının kayden paydaşı olduğu taşınmaza davalının elatmasının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve komşuluk hukukundan kaynaklanan muarazanın giderilmesi isteklerine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kadastral yöntemlere uygun biçimde yapılan uygulama sonucu davacının parseline komşu olan davalının herhangi bir fiili elatmasının bulunmadığı belirlenmek suretiyle bu açıdan davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur. Davacının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine;Diğer temyiz itirazlarına gelince; yukarıda da değinildiği gibi davacı ayrıca davalının çatısından akan yağmur sularının taşınmazına zarar verdiğini ileri sürmüş, mahkemece mimar bilirkişi eliyle yaptırılan keşifte komşuluk hukuku açısından zarar doğduğu bildirilerek, zararın giderilmesi için alınması gerekli önlemler bildirilmiştir. Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Somut olaya gelince; mahkemece yapılan uygulama sonucu elde edilen bilirkişi raporu, (16.11.2009 tarihli) açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirilerek komşuluk hukuku yönünden hüküm kurulması gerekirken bu konuda olumlu, olumsuz bir karar verilmemesi doğru değildir. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.