Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11180 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 8551 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : ÇAYCUMA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/04/2010NUMARASI : 2007/550-2010/227Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları İ. adına kayıtlı 67 parsel sayılı taşınmazı, davalıların murisi ve İ.'ın oğlu O.tarafından açılan ve İhsan'ın kabul beyanı doğrultusunda kabulle sonuçlanan dava neticesinde O.adına tescil edildiğini, işlemin muvazaalı olduğunu, O.'ın İ.'a baskısı ile işlemlerin gerçekleştirildiğini ileri sürerek, pay oranında iptal-tescil, olmazsa tenkis isteklerinde bulunmuşlar, yargılama aşamasında tenkise ilişkin taleplerini atiye bıraktıklarını beyan etmişlerdir. Davalılar, kesin hüküm bulunduğunu belirtip, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davacıların tapu iptal-tescil davasının kanıtlanamadığından reddine, tenkis yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece, tapu iptal ve tescil davasının reddine, tenkis yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 67 sayılı parselin tarafların kök miras bırakanı İ. adına kayıtlı iken, davalılar murisi O.'ın açtığı dava sonucu O. adına tesciline karar verilip, sicil kaydının oluştuğu, O.'ın ölümü ile davalı mirasçılarına intikal ettiği ve kat mülkiyetine geçilip, 1, 2 ve 3 nolu bağmsız bölümlerin davalılar adına sicil kayıtlarının oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Davacılar, yapılan işlemlerin muvazaalı olduğunu, O. tarafından İ. aleyhine açılan tapu iptal-tescil davasında İ.'ın davayı kabul edip, muvazaalı işlemleri gerçekleştirdiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.Gerçektende, çekişme konusu 67 parsel sayılı taşınmazın İ. adına kadastro sırasında tespit görüp 08.01.1975 'de kesinleşip, sicil kaydının oluştuğu, İ.'ın oğlu O. tarafından İ. aleyhine 16.03.1988 tarihinde 67 parselin kadastro tespitinden önce hibe suretiyle malik olduğunu ve İ. adına oluşturulan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve tescil davası açtığı, anılan davada İ.'ın davayı kabul ettiği ve mahkemece 01.06.1988 davanın kabulle sonuçlanıp, kesinleştiği ve davalılar murisi O. adına sicil kaydının oluştuğu dosya kapsamı ile sabittir. Hemen belirtilmelidir ki, tescile dayanak yapılan mahkeme kararı murisin kabul beyanına göre oluşturulmuş olup, açıklanan bu iradenin murisin gerçek iradesi olup olmadığı o davada araştırılmamıştır. Gerçek iradenin satış mı, bağış mı muvazaaya mı dayandığı hususu ancak eldeki bu davada inceleme konusu yapılabilecektir. Mahkeme kararı, mevcut olan sakatlığı gideren bir karar olmayıp, sadece davanın kabulü şeklinde açıklanan iradeyi belirleyen bir karardır. Murisin kabul beyanı ile oluşturulan bir mahkeme kararı biçiminde tapudaki resmi işleme yansımasının 01.04.1974 gün ve 1974/1-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanmasına engel olmadığı, kabul beyanının muvazaalı olduğunun kabulünün gerekeceğinde kuşku yoktur. Nitekim aynı görüş ve ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 29.11.2006 tarih 2006/1-734 esas 2006/761 sayılı Kararıyla da benimsenmiştir.Hal böyle olunca, mahkemece somut olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirilerek miras bırakanın gerçek iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkartılması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.