Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11062 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7597 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : ŞİLE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/06/2009NUMARASI : 2008/195-2009/337Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, kamulaştırma işlemlerinin yapılabilmesi için İ.T.'e vekalet verdiklerini, vekilin bu vekalete dayanak 10 parça taşınmazdaki paylarını kendilerinin talimatı ve rızası olmadan davalı kardeşleri M.ile anlaşarak onun üzerine devrettiğini ileri sürüp, tapu kayıtlarının iptali ile adlarına hisseleri oranında tescilini istemişler, yargılama sırasında 78 nolu parselle ilgili davadan feragat etmişlerdir.Davalı, bedeli karşılığında taşınmazları satın aldığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece;"hükme yeterli bir araştırma yapılması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek karar verilmesinin doğru olmadığı" gerekçesiyle bozulmuş; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece, ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı açılan tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamında duraksamaya yer bırakmayacak şekilde gösterilen şekilde gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir.Gerçekten de, her nekadar mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve soruşturma hüküm kurmaya elverişli nitelikte ise de, mahkemece, delillerin takdirine ilişkin vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı görüşünün somut olaylara uygun düştüğü söylenemez.Şöyle ki, tarafların ortak murisi ve aynı zamanda taşınmazda paydaş olan A.'nin ölümü üzerine tüm mirasçıların iştiraki ile 7.12.1994 tarihinde A..'den gelen payın intikalini sağlamak ve dava dışı taşınmazlarla ilgili kamulaştırma işlemlerini gerçekleştirmek amacıyla dava dışı İ.'i vekil kıldıkları ve vekil İ..'in de A..'den intikal eden 10 adet taşınmazdaki payların intikalini sağladıktan sonra davacıların paylarını 28.12.1994 tarihinde davacı Z.nin oğlu, diğer davacıların da kardeşi olan M..'ya resmi akitte satış gösterilmek suretiyle intikal ettirdiği kayden sabittir.Yargılama sırasında dinlenilen tanıklar, özellikle; vekil İ..taşınmazların irsen intikalini sağladıktan sonra, A.'nin eşi davacı Z.'nin talimatı üzerine davalıdan herhangi bir satış bedeli almaksızın payları davalıya satış göstermek suretiyle devrettiğini, ancak bu işlemden Zayife dışındakı davacıların haberlerinin bulunmadığını ve kendileriyle de bu konuda herhangi bir görüşme yapmadığını bildirdiği gibi, davacı Z.'nin kayınbiraderi ve davacılar ile davalının amcası olan A. R. Y.olaylara dayalı muşahhas beyanında kendisinin Z. ile konuştuğunu, Z.'nin düşüncesi gereği taşınmazlardaki hisseleri herhangi bir bedel alınmaksızın satış göstermek suretiyle devri işleminden kız çocuklarının bilgisi olmadığını, duyduklarında buna karşı çıkacaklarını Z.'ye söylemesi üzerine, Z.'nin ısrarı üzerine vekil İ.'e talimat vermek suretiyle anılan işlemin gerçekleştiğini şüphe götürmeyecek şekilde olaylara dayalı olarak beyan etmiştir. O halde, somut olgulara dayanan bu tanıkların ifadeleri gözardı edilerek diğer bazı tanıkların mücerret ifadelerinin hükme esas alınması doğru değildir.Öyle ise, anılan bu hususlar daha önceki bozma kararında değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde vekalet görevinin kötüye kullanıldığı sabit olup tartışmasızdır.Ne varki, taşınmazların sicil kayıtlarının belirtilen şekilde intikal işlemi davacılardan anne olan Z.'nin vekil İ..'e talimatı üzerine gerçekleştirildiği halde Z.nin bu işlemden kaynaklanan sebeple dava açarak hak elde etme çabası hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, T.M.K.'nun 2.maddesi hükmü ile bağdaşmaz. Başka bir deyişle, hakkın suistimali yasaca korunamayacağından davacı Z.'nin payı davalı üzerinde bırakılmak suretiyle diğer davacıların davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir. Şunu da belirtmek gerekir ki, davacı Z.'nin yargılama aşamasında ölmesi ve terekesinin davanın taraflarına intikal etmesi neticeye etkili değildir.Hal böyle olunca, davacılar F. N., A.. ve S.'in temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.