Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 11047 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 6961 - Esas Yıl 2010
MAHKEMESİ : SAMANDAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/02/2010NUMARASI : 2009/248-2010/103Taraflar arasında görülen davada; Davacı, maliki olduğu 1162 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından bahisle Hazinece açılan dava sonucu bedelsiz olarak tapunun iptaline karar verildiğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yaptığı başvuru sonucu mülkiyet hakkının ihlal edildiğinin belirlendiğini ve tazminata hükmedilmediğini, kararın kesinleştiğini ileri sürerek, HUMK.'nun 445/11.maddesi uyarınca tapu kaydının iptaline ilişkin ilamın kaldırılması ile taşınmazın tekrar adına kayıt ve tescili isteğinde bulunmuştur.Davalı, yargılamanın yenilenmesi koşullarının oluşmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşen ilamı ile davacının mülkiyet hakkının ihlal edildiğinin belirlendiği, kararın kesinleştiği HUMK.'nun 445/11.maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesi koşulunun oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı Hazine vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.10.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden Hazine vekili Avukat H.S. ile temyiz edilen vekili Avukat Z.I.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, iade-i muhakeme yoluyla tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, HUMK.'nun 445 ve takip eden maddelerinde öngörülen yargılamanın iadesi isteği, bazı ağır yargılama hatalarından ve noksanlıklarından dolayı maddi anlamda kesin hükmün bertaraf edilmesini ve daha önce kesin hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan fevkalede (olağan üstü) bir kanun yolu olup ortaya çıkan yeni olgu ve delillerle daha önce ulaşıldığı sanılan adaletin temellerinin sarsıldığı durumlarda bu kesin hükmün ortadan kaldırılması ve yargılamayı yeniden yapma girişiminde bulunulması, yargılamanın yenilenmesi şeklinde yasa yoluyla sağlanmıştır. (M.H. S.- Yargılamanın Yenilenmesi 2003 Baskı - Sy.57-58)HUMK.'nun 445.maddesinde, iade-i muhakeme sebepleri sayılmış olup, 23.01.2003 tarihli 4793 Sayılı Yasanın 1.maddesi ile 11.fıkra olarak "hükmün İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile tespit edilmiş olması halinde" yargılamanın iadesi sebebi olarak yasaya ilave edilmiştir.Somut olaya bu ilkeler çerçevesinde bakıldığında gerçekten de, çekişmeli 1162 parsel sayılı taşınmazın 3621 Sayılı Kıyı Kanununun 4.maddesinde tanımı yapılan 28.11.1997 tarih 5/3 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca belirlenen kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı bu sebeple kaydın T.M.K.'nun 999. maddesi hükmü uyarınca kütükten terkinine karar verildiği ve buna dair Mahkemenin 1995/218 Esas - 1999/498 karar sayılı ilamının derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği, bu şekilde üzerindeki sicil iptal edilen davacının A.İ.H.M.'ne müracaat ettiği ve sicil kaydının terkininden kaynaklanan sebeple tazminata hak kazandığı ve anılan A.İ.H.M. Kararının 16.8.2008 tarihinde kesinleştiği ve buna dayanmak suretiyle eldeki iade-i muhakeme istekli davanın açıldığı görülmektedir.A.İ.H.M. Kararının gerekçesinde de belirtildiği üzere taşınmazın Anayasa'nın 43.maddesinde belirtilen kamu malı niteliğindeki kıyı olduğu ve böylesi bir taşınmaz hakkında oluşturulan sicil kaydının kütükten silinmesinde gayri yasal bir durumun bulunmadığı benimsenmiş olmakla beraber kaydın iptalinden dolayı malikinin makul bir tazminata hak kazanacağı hüküm altına alınmış ve anılan tazminatın da 19.8.2008 tarihinde davacıya ödendiği görülmüştür.Diğer taraftan, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa ile 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 12/3.maddesi hükmüne ilaveler getirilmiş olup henüz kesin hüküm halini almamış davalarda taşınmazın niteliği ve tarafların sıfatına bakılmaksızın yasa hükmünde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanacağı öngörülmüşse de anılan bu düzenlemenin eldeki iade-i muhakeme isteğinin yasal dayanağını teşkil etmeyeceği gibi A.İ.H.M.'nin tazminata dair kesinleşen kararı da eldeki istek bakımından yasal bir dayanak oluşturmaz. Yargıtay'ın sapma göstermeksizin uygulamalarıda bu yönde istikrar kazanmış olup, aksine bir uygulama ve içtihat bulunmamaktadır.O halde, iade-i muhakeme isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeler ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davalı Hazine vekilinin, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 26.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.