Taraflar arasındaki “istihkak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 1.İcra Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 21.12.2010 gün ve 2009/2003 E. 2010/1861 K.sayılı kararın incelenmesi davacı (3.Kişi) Tolga Tekstil Apre San. Tic. Ltd. Şti. vekili ile davalı-alacaklı Üniteks Boya Kimya San. Tic. A.Ş. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi'nin 22.11.2011 gün ve 2011/3554 E. 2011/10988 K. sayılı ilamı ile;(…Davacı 3.kişi vekili, İstanbul 9.İcra Müdürlüğünün 2008/7789 sayılı takip dosyasından 09.11.2009 tarihinde davacıya ait işyerindeki malların haczedildiğini, borçlu ve 3.kişi şirketlerin adresleri ve ortaklarının farklı olduğunu, sadece 3.kişi şirket müdürü Tolga Kengen’in borçlu şirketin %20 oranında hissedarı olduğunu, haczedilen mallar arasında bulunan kumaşların müşterilere ait olup yıkanmak üzere davacı şirkete gönderildiğini belirterek İİK'nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak istihkak davasının kabulü ile anılan haczin kaldırılmasını istemiştir.Davalı alacaklı vekili, davacı şirketin borcun doğumundan sonra takipten kısa bir süre önce kurulduğunu, kurucu ortaklardan Tolga Kengen’in borçlu şirketin ortağı ve müdürü olduğunu, amaç ve konularının aynı olduğunu, borçlu çalışanlarının davacı şirkette çalışmaya devam ettiğini, borçlunun alacaklılarından mal kaçırma amacı ile içinin boşaltılarak tüm ticari faaliyetini çalışanları ile birlikte davacı 3.kişi şirket üzerine kaydırarak devam ettiğini, İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu lehine olduğunu ve BK’nun 179.maddesine göre işyerini devir alan davacının devir aldığı işletmenin borçlarından sorumlu olacağından haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Davalı borçlu vekili haciz adresi ve haczedilen malların borçlu ile bir ilgisi olmadığını, borçlunun fabrika kiralayarak iş yaptığını, alacaklı ile ticaret yaptığı dönemde bir başka şirkete ait fabrikayı kiralamış olduğunu belirtmiştir.Mahkemece, dosya kapsamına göre, davacı şirketin borcun doğumundan sonra ancak takipten ve hacizden önce faaliyete başladığı, borçlunun bu adreste faaliyeti olduğuna dair delil bulunmadığı, ödeme emrinin borçluya bir başka adreste tebliğ edildiği, organik bağ olması ve çalışanlarının aynı olmasına rağmen bilirkişinin sunduğu 08.10.2010 tarihli raporda hacizli malların borçluya ait olduğuna dair dosyada tesbit olmadığı, aksine davacı şirketin uhdesinde bulunduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekili ve lehe tazminat takdir edilmediğinden davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, 3.kişinin, İİK’nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ilişkindir.1.Dava konusu haciz, 09.11.2009 tarihinde alacaklı tarafından gösterilen adreste yapılmıştır.Davacı 3.kişi şirket, borcun doğumundan sonra, borçlu şirket ortağı Tolga Kengen tarafından kurulmuştur. Anılan şahsın her iki şirketteki hissesi %50' nin altında ise de hem borçlu hem de davacı şirkette temsilci ve müdürü sıfatına sahip olup her iki şirketin amaç ve konuları aynıdır. Borçlu çalışanlarının tamamı davacı şirkette çalışmaya devam etmiştir. Davacı hacizli malların bir kısmı için fatura sunamamış, sunduğu faturaların ise hacizli mallara uygunluğu tesbit edilememiştir.Tüm bu maddi olgular birlikte değerlendirildiğinde, davacı şirket ile borçlu arasında örtülü işyeri devrinin söz konusu olduğu, bu devrin İİK’nun 44.madde koşullarına uygun yapıldığı iddia ve ispat edilemediği gibi BK’nun 179.maddesine göre de devir alan davacı devraldığı işletmenin borçlarından sorumlu olacağından davalı alacaklı yönünden sonuç doğurmayacağından kumaşlar dışındaki mallarla ilgili davanın esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.2.Davacı 3.kişi hacizli mallar içerisindeki kumaşların müşterilerine ait olup yıkanmak üzere gönderildiğini belirtmiştir. Buna göre hacizli kumaşlar dava dışı şahıslara ait olduğundan davacının bu şahıslar adına istihkak davası açma hakkı yoktur.Bu halde haczedilen kumaşlarla ilgili davanın aktif dava ehliyeti olmadığından reddine karar verilmesi Gerekirken, bu hususun gözardı edilmesi de isabetsizdir.…)Gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, üçüncü (3.) kişinin, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ilişkindir.Mahkemenin, davanın kabulüne dair verdiği karar, davacı (3.Kişi) Tolga Tekstil Apre San. Tic. Ltd. Şti. vekili ile davalı-alacaklı Üniteks Boya Kimya San. Tic. A.Ş. vekilinin temyizleri üzerine, Özel Daire’ce yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçelerle bozulmuştur.Yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı-alacaklı Üniteks Boya Kimya San. Tic. AŞ. vekili, temyiz etmiştir.Hukuk Genel Kurulu’nca işin esasının görüşülmesine geçilmeden önce; davalı-alacaklı Üniteks Boya Kimya San. Tic. A.Ş. vekilinin direnme kararını temyiz ettiği dilekçesinde belirtilen ve bir sureti dosyaya ibraz edildiği anlaşılan davanın tarafları, konusu ve sebebi aynı olduğu ileri sürülen İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 26.06.2012 tarih ve E:2010/146, K:2012/772 sayılı ilamının, eldeki dava bakımından bağlayıcı olup olmadığı hususu önsorun olarak değerlendirilip tartışılmıştır.Ön sorunun çözümü noktasında, öncelikle dava şartları ve kesin hüküm hakkında kısa bir açıklama yapılmasında yarar vardır:Bilindiği üzere dava şartları, mahkemece davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan “Kamu Düzeni” ile ilgili zorunlu koşullardır. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, incelemek durumunda olup; bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir.Dava şartları, dava açılmasından, hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda, mahkemenin davayı mesmu (dinlenebilir) olmadığından reddetmesi gerekir.Dava şartlarından bazıları olumlu (davanın açılması sırasında var olması gerekli);bazıları ise olumsuz (davanın açılması sırasında bulunmaması gereken)şartlardır. Dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile çözümlenmiş olması da dava şartıdır. Bu şart, olumsuz dava şartı olarak adlandırılır.Kesin hüküm itirazı ise, davanın her aşamasında ileri sürülebilen ve mahkemenin de;(Yargıtay’ın da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, varlığı halinde davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir.Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay'da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığının, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez (Hukuk Genel Kurulu’nun 05.06.1991 gün ve E:1991/5-215, K:342 sayılı ilamı; Kuru, Baki:Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı, İstanbul 2001, Cilt:V, s.4980vd.).Bu bağlamda kesin delil ise, yanları ve hakimi bağlayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal doğru olarak kabul edilmesi gereken delillerdir. Hakimin kesin delilleri takdir yetkisi yoktur. Bu biçimde ispatlanan hususu doğru kabul etmek zorundadır. Hukukumuzda kesin deliller sınırlı olup bunlar, ikrar, senet, yemin ve kesin hükümdür (Hukuk Genel Kurulu'nun 02.11.2011 gün ve E:2011/2-561, K:2011/668 sayılı ilamı).Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 gün ve E:2011/10-791, K:2012/225 sayılı ilamında da benimsenmiştir.Bu açıklamalar ışığında somut olay yönüyle ön sorunun değerlendirilmesine gelince:Davalı-alacaklı Üniteks Boya Kimya San. Tic. AŞ. vekilinin direnme kararını temyizinde ileri sürdüğü ve kesin hüküm itirazına konu yaptığı İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 26.06.2012 tarih ve E:2010/146, K:2012/772 sayılı ilamını dosyaya ibraz ettiği anlaşılmaktadır.Öyleyse mahkemece yapılacak iş; davalı-alacaklı vekilinin, kesin hüküm itirazına konu yaptığı İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 26.06.2012 tarih ve E:2010/146, K:2012/772 sayılı ilamının, eldeki dava bakımından bağlayıcı olup olmadığı hususunun, yukarıda yapılan açıklamalar da gözetilerek, değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmesi, olmalıdır.Öyleyse, direnme kararı yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.SONUÇ:Davalı-alacaklı Üniteks Boya Kimya San. Tic. AŞ. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 24.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.