Hukuk Genel Kurulu 2013/2208 E. , 2014/1098 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 12/09/2013NUMARASI : 2013/262-2013/312
Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı
yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 11.Asliye Hukuk (Kapatılan
Üsküdar 2.Asliye Hukuk) Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen
08.05.2012 gün ve 2007/196 E. 2012/202 K. sayılı kararın incelenmesi
davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk
Dairesi'nin 12.02.2013 gün ve 2012/23228 E. 2013/2083 K.sayılı ilamı
ile; (…Davacı vekili dilekçesinde, 25.07.2006 tarihinde Sirkeci
adliyesinde görülecek olan duruşmaya gitmek üzere Üsküdar iskelesinden
Eminönü'ne vapurla geçmek üzere vapura doğru giderken iskele üzerinde
bulunan su mazgalının üzeri kapatılmayıp açık bırakıldığından sağ
ayağının içine girerek kırılma derecesinde hasar gördüğünü, olay
gününden itibaren yaklaşık 1 yıl kadar çeşitli hastanelerde muayene
olmasına rağmen tam olarak iyileşemediğini, ayağında araz kaldığını,
bürosunu yeni açan bir avukat olarak büyük oranda kazanç kaybının
bulunduğunu, uzun süre atel ve değnek yardımıyla topallayarak yürüdüğünü
ve insanların sürekli ayağındaki aksama yüzünden kendisine bakmasından
ve mesleği gereği hakkındaki söylentilerden büyük üzüntü duyduğunu ileri
sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 400 YTL
maddi tazminatın olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile
birlikte, raporlu olduğu süreler zarfında hiç çalışamamasından ötürü
uğradığı kazanç kaybı ile sonrasında iş performansında oluşan güç
kaybı sebebiyle uğradığı kazanç kaybı için, şimdilik 2.000 YTL ve
maruz kaldığı haksız fiil nedeniyle içine düştüğü büyük üzüntü ve
ızdırap sebebiyle 5.000 YTL manevi tazminatın yasal faizleri ile
birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; kazanın oluşumuna davacının kendi
kusuru ve dikkatsizliğinin sebebiyet verdiğini, yağmur sularının
tahliyesi için yapılan su mazgallarının işlevleri gereği üzerinin
tamamen kapatılamayacağını, kaza sonrasında davalı şirket yetkililerinin
davacı ile ilgilenerek ona ilk müdahaleyi yaptıklarını, ayrıca
kanalizasyon işlerinin İSKİ'nin sorumluluğunda bulunduğunu, haksız
davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece,davanın kabulü ile,
11.185,21 TL kazanç kaybı, 163.082,97 TL maluliyet tazminatı, 400 TL
taleple bağlı kalınarak yol ve tedavi gideri olmak üzere toplam
174.668,18 TL ve 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınıp davacıya
verilmesine, maddi tazminatın 400 TL'si için olay tarihi olan 25.07.2006
tarihinden, diğer talepler için dava tarihinden itibaren yasal faiz
uygulanmasına karar verilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, haksız fiilden kaynaklı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Dosyada mevcut 23.06.2010 tarihli Adli Tıp Raporunun incelenmesinden,
“Davacının meslek grup numarasına göre bağlı olduğu E cetveline göre %
13 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı, davacının % 13
oranındaki maluliyet oranının sürekli olduğu, hastanelerde
tedavilerinin devam ettiği, iyileşme süresinin 25.07.2006 (olay tarihi)
tarihinden itibaren 6 aya kadar uzayabileceği ve bu süre zarfında % 100
malül sayılması gerektiği" bildirilmiştir. Bu malüliyet durumu esas alınarak da, avukat bilirkişi tarafından, maddi tazminat tutarı hesap edilmiştir.
Öyle ise mahkemece, Adli Tıp Raporunda, davacının iyileşme sürecinin 6
aya kadar uzayabileceği belirtilmiş bulunduğundan, olay tarihinden
itibaren 6 ay sonraki kesin iş ve güçten kalma süresi ile, malüluyet
durum ve süresinin belirlenmesinden sonra, işin uzmanı bilirkişi
heyetinden maddi tazminat tutarına ilişkin olarak rapor alınıp, bu
raporun sonucuna göre maddi tazminat konusunda bir karar verilmesi
gerekirken, eksik inceleme ile fahiş oranda maddi tazminata karar
verilmesi bozmayı gerektirmiştir. HMK.nun 266 ve devamı maddeleri
uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim
bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verilir. Hakim, kendisinin
sahip bulunmadığı özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde, bir
bilirkişiye başvurur. Bu nedenle, bilirkişinin kendisinden sorulan husus
hakkında, özel ve teknik bir bilgiye sahip, başka bir deyişle o konuda
uzmanlaşmış olması gerekir. Somut olayda, hükme esas alınan ve
maddi tazminat tutarını belirleyen rapor, avukat bilirkişi tarafından
verilmiştir. Ancak, yukarıda da belirtildiği üzere, avukat bilirkişi bu
konuda uzman ve ehil bulunmadığından, bu kişinin verdiği rapor esas
alınarak, hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Kabule göre ise, haksız
fiil nedeniyle oluşan zararın kapsamı belirlenirken, tarafların zararın
oluşumundaki etki durumu tartışılmalı müterafik kusurun varlığı halinde
kusur durumuna uygun indirim yapılmalıdır.O halde, mahkemece,
davacının somut olaydaki müterafik kusuru da araştırılıp, bulunması
halinde, tazminat tutarından uygun bir indirim yapılması gerekirken, bu
hususun dikkate alınmaması da doğru görülmemiştir…) Gerekçesi ile
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama
sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü: Dava, uğranılan bedensel zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Yerel mahkemece;davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekili
tarafından temyizi üzerine, Özel Daire’ce; yukarıda başlık bölümünde
yer alan gerekçe ile karar bozulmuştur. Yerel mahkemece, direnme
olarak adlandırılan kararda yer verilen “…Hükme esas alınan bilirkişi
Av. M.G. İstanbul Adalet Komisyonu Başkanlığı'nın 2012 ve 2013 yılları
bilirkişi listesinde uzmanlık alanı hesap bilirkişiliği ve aktüerya
olarak belirlendiği, ayrıca bilirkişinin konudaki uzmanlığı Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde 2001 yılında yüksek lisans
çalışması tez konusu olarak hazırladığı, Beden Tamlığının İhlali ve Ölüm
Hallerinde D. Maddi Zararın Hesaplanması ve Tazminatın Tayini konulu
S. Yayınevi'nce basılmış kitabı ile konusunda uzmanlığını kanıtladığı,
ülkemizde aktüerya bilimleri bölümü sadece Marmara Üniversitesi
Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulu bünyesinde ve Hacettepe
Üniversitesi'nde çok yakın tarihlerde bilimsel anlamda öğretilmeye
başlanan bir bölüm olup, konunun uzmanları kendisini üniversiteler
dışında yetiştiren kişilerden oluştuğu, dosyamızın bilirkişisinin ise bu
konuda bilimsel yayınının bulunduğu anlaşıldığından bilirkişinin
yetersizliği ve ehil bulunmadığı şeklindeki bozma ilamına uyulması
mümkün görülmediği” gerekçesine de yer vermek suretiyle önceki kararda
direnilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşme sırasında, işin esasının
incelenmesinden önce, temyize konu kararın dosyaya bozmadan sonra giren
bilgi ve belgelere dayalı olması nedeniyle bozmaya konu ilk kararda hiç
değinilmeyen ve dolayısıyla Özel Daire tarafından değerlendirilmeyen
yeni deliller gerekçe yapılarak verilen kararın yeni bir gerekçeye
dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla temyiz
incelemesinin Hukuk Genel Kurulu'nca mı, yoksa Özel Daire’ce mi
yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için,
mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki
deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre
genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30.maddesi
ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3”
atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu’nun 429.maddesi). Başka bir anlatımla; mahkemenin yeni bir bilgi,
belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini
değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret
olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının
gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması
halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez (Hukuk Genel
Kurulu’nun 26.06.2013 gün ve E:2012/9-1892, K:2013/881; 26.03.2014 gün
ve E:2013/18-632, K:2014/394 sayılı ilamları). Somut olayda ise;
yerel mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul
hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; bozma sonrası
dosyaya giren yeni bir delile ve bu anlamda yeni bir Gerekçeye dayalı
olarak verilmiş yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan
uzaktır. Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daire’ye aittir. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ:Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme
yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 3.HUKUK DAİRESİNE
GÖNDERİLMESİNE, 24.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.