Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10930 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 18895 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDAVACI(Davalı) : 1-... 2-... vekili avukat ...DAVALI(Davacı) : 1-...... 2-...... vekili avukat ...İHBAR OLUNAN : ... vekili avukat ...Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın asıl dava yönünden reddine, birleşen dava yönünden kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı-davacı ...(Kendi adına asaleten ... ve... velayeten) avukatınca ve davacı-davalı ... ve ... avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davalı Asil ... ve vekili avukat ... ile davacı vekili avukat ...'ın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacılar, davalıların vekili olarak... 2. İdare Mahkemesi'nin 2007/81 Esas sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminat davası açtıklarını, davanın 24/03/2009 tarihinde kabul yönünde karara bağlandığını, ancak henüz gerekçeli karar yazılmamışken azledildiklerini ve başka avukatlara vekaletname verildiğini, davalılar aleyhine ilamda yer alan vekalet ücretinin tahsili için... İcra Müdürlüğü'nün 2009/11002 esas sayılı icra takip dosyası üzerinden takip başlattıklarını, ancak takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, davacı avukatların ...2. İdare Mahkemesi'nin 2007/81 Esas sayılı dosyası ile açtıkları tazminat davasında fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak destekten yoksun kalma tazminatı talep ettiklerini, oysa ki tam yargı davalarında saklı tutulan haklar için dava açma süresi geçtikten sonra ikinci bir tam yargı davası açılamayacağını, söz konusu davada toplam 403.447,13-TL tazminat almaya hak kazandıkları tespit edildiği halde, talep nedeniyle 135.000,00-TL'nin hüküm altına alındığını, davalıların bir yıllık dava açma süresi içinde ek dava açmayarak kendilerini zarara uğrattıklarını, öte yandan murislerinin kaza yaptığı aracın çalışamadığı günlere ilişkin talep edilen maddi tazminat miktarı ile olay nedeniyle talep edilen manevi tazminat miktarlarının da düşük kaldığını, davacıların, dava sırasında alınan kusur raporuna da itiraz etmediklerini, hukuki sorumluluğu olmayan ...Belediyesi'ne de dava açtıklarını, 12.260,00-TL vekalet ücreti ödemek zorunda kaldıklarını, davalıların tüm bu nedenlerle de kendilerini zarara uğrattıklarını savunarak, haklı azil nedeniyle davanın reddine karar verilmesini istemişler, açmış oldukları ve iş bu dava ile birleşen davalarında ise, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere toplam 357.124,32 TL tazminatın davalı -birleşen davanın davacılarından tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.Mahkemece, asıl davanın reddine, birleşen dava yönünden ise, “alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gereğince, murisin 2/8 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek 6/8 oranındaki kusur oranına göre yapılan hesaplamaya itibar edildiği, belirlenen tazminat miktarlarından ayrıca hakkaniyet gereğince de %20 oranında indirim yapılması gerektiği” belirtilerek, davacılardan ...'nın maddi tazminat isteğinin kısmen kabulüne, 46.397,60-TL'nin 10/11/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak tahsilde tekerrür oluşturmamak üzere adı geçen davacıya ödenmesine, davacılar ... ve ...'nın maddi tazminat isteklerinin reddine, araç mahrumiyetinden doğan 4.162,00-TL zararın 10/11/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılar ..., ... ve ...'na ödenmesine, davacılar ... ve ...'nın açtıkları davanın ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.1-Asıl dava yönünden tarafların temyiz itirazlarının incelenmesinde;Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre tarafların asıl davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Birleşen dava yönünden tarafların temyiz itirazlarının incelenmesinde;Dava, avukat olan davalıların (asıl davanın davacılarının), özen ve sadakat borcuna aykırı davranmak suretiyle müvekkilleri olan davacıları (asıl davanın davalıları) zarara uğrattıkları iddiasıyla açılan tazminat istemine ilişkin olup, Borçlar Kanunu’nun 380. ve devamı maddelerine göre, vekil, müvekkiline karşı vekaleti "sadakat ve özenle" ifa etmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcunun gereği olarak, mesleki bilgi ve deneyimleri ile hayat deneyimlerine ve işlerin normal oluşuna göre gerekli girişim ve davranışlarda bulunması, başarılı sonucu engelleyecek davranışlardan kaçınıp, basiretli olarak hareket etmesi gereklidir. Vekil, amaçlanan sonucun elde edilmemesinden değil, bu sonuca ulaşmak için gerekli olan çalışmaların özenle yerine getirilmemesinden sorumludur. Bir avukatın, yasa ile öngörülen süre içinde yapılması gereken işleri yapmaması, süresinde dava (ya da ek dava) açmaması, yasa ve hukuk kurallarının imkan verdiği ölçüde müvekkilinin menfaatlerini en üst seviyede gözetecek şekilde davranmaması, özen borcunu gereği gibi ifa etmediğini ve kusurlu olduğunu gösterir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat hukukunda sorumluluktan söz edilebilmesi için, sadece eylemin yasaya veya sözleşmeye aykırı olması yeterli olmayıp, eylem sonucunda bir zararın da doğmuş olması ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağının da bulunması gereklidir.Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davalı avukatların (birleşen davanın davacılarının), müvekkillerinin murislerinin geçirmiş olduğu kaza sonrasında uğramış oldukları maddi ve manevi zararların tazmini yönünden üstlendikleri vekalet görevlerinde, mesleklerinin gerektirdiği “özen borcu” na aykırı davrandıkları ve müvekkillerinin zarara uğramasına neden oldukları tüm dosya kapsamı ile anlaşılmaktadır. Nitekim mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Olayda, iş bu tazminat davasının koşulları gerçekleşmiş olup, mahkemece davacıların (birleşen davanın davalılarının) davalı avukatların kusurları nedeniyle uğramış oldukları zarar miktarının tespiti amacıyla bilirkişi raporu alınarak, genel olarak benimsenen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuşsa da, alınan rapora her iki tarafça da itiraz edilmiştir. Ayrıca söz konusu rapor ile gerek idare mahkemesinde, gerekse ceza mahkemesinde alınan raporlar arasında, eldeki davaya konu tazminat miktarının belirlenmesi için öncelikle tespiti gereken destekten yoksun kalma tazminatının hesap şekli ve dikkate alınması gereken diğer hususlar yönünden bazı farklılıkların olduğu da görülmektedir. Gerek tarafların itirazları, gerekse sözü edilen raporlar arasındaki farklılıklar üzerinde durulup yeterli bir inceleme ve değerlendirme yapılmamış olması isabetsizdir. O halde mahkemece, tarafların rapora karşı itirazları üzerinde durulup, İdare ve Ceza Mahkemesinde alınan bilirkişi raporları arasındaki farklılıklar da irdelenip değerlendirilmek suretiyle, konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.3-Bozma nedenine göre, birleşen davaya yönelik tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde bu aşamada gerek görülmemiştir.SONUÇ : 1. bent gereğince, tarafların asıl davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle, temyiz edilen hükmün taraflar yararına BOZULMASINA, 3. bent gereğince, birleşen dava yönünden, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının karşılıklı alınarak birbirlerine ödenmesine, peşin alınan 50,40 TL'nin Davalı-davacı ...'na, 863,45 TL'nin davacı-davalı ...'a 07.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.