MAHKEMESİ : AKSARAY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 16/03/2010NUMARASI : 2009/44-2010/94Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu 2431 ada 3 (imarla 2431 ada 28) parsel sayılı taşınmaza davalıların komşu 29 parselde projesine aykırı cami inşa etmek suretiyle müdahale ettiklerini, evinin bir cephesinin tamamen kapandığını ileri sürüp elatmanın önlenmesine ve caminin projeye aykırı kısımlarının yıkımına karar verilmesini istemiştir.Davalılar, dava konusu taşınmaza bir müdahale olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, çekişme konusu taşınmaza davalıların bir müdahalesi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz etmiş olmakla, tetkik hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 3 (imarla 28) parsel sayılı taşınmazın davacı adına kayıtlı olduğu, davalıların taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakları olmadığı anlaşılmaktadır.Davacı, davalıların komşu parselde yaptıkları cami inşaatının projesine ve komşuluk hukukuna aykırı olduğunu ve kendisine zarar verdiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, yapılan uygulama sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda, bir yandan çekişmeye konu edilen inşaatın projesine uygun yapıldığı bildirilirken, diğer yandan bazı imara aykırılıklarından söz edilmiştir. Bilindiği üzere, komşuluk hukuku açısından değerlendirme için öncelikle yapılaşmanın imar mevzuatına uygun olup olmadığının belirlenmesi zorunludur. Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Somut olayda; yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca; yukarıda belirtildiği şekilde uzman bilirkişiler marifetiyle araştırma ve inceleme yapılması, davalı parselinde yapılan inşaatın imara uygun olup olmadığının belirlenmesi, imara aykırı ise komşuluk hukuku açısından ve dava dilekçesinde ileri sürülen iddialar muvacehesinde zarar doğup doğmadığının zarar var ise giderilmesi açısından olması gerekli önlem ya da önlemlerin nedenlerden ibaret olduğunun saptanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak ve inşaatın davalı parselinde kaldığı gerekçesiyle yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.