MAHKEMESİ : TOKAT 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/05/2010NUMARASI : 2009/135-2010/108Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 640 ada 5 parsel sayılı taşınmazı damadı davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, satışın gerçek olmadığını ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi . raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakanın çekişme konusu 5 parsel sayılı taşınmazını 23.10.2000 tarihli akitle satış suretiyle damadı olan davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, anılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda; yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun'un 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanun'un 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; davacının murisin ikinci eşi, davalının ise ilk eşten olma kızı S.’nın eşi olduğu, miras bırakanın mali ve sosyal güvencesi olup satış ihtiyacı bulunmadığı, davalının alım gücünün ve satış bedelini ödeme savunmasının kanıtlanmadığı, aksine davalının, miras bırakanın davacıya da taşınmaz verdiği, anılan taşınmaz bakımından açılan tenkis davasının derdest olduğunu savunarak tevil yollu olarak bedelsizliği kabul ettiği, satış bedeli ile gerçek değer arasında açık ve aşırı fark olduğu gözetildiğinde temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle, HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.