Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10829 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 8478 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : BEYOĞLU 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/04/2010NUMARASI : 2007/111-2010/115Taraflar arasında görülen davada; Davacı, 1124 ada 2 parsel sayılı A. K.Vakfından" icareli taşınmazın 4/8 payının M. oğlu M.1/8'er paylarının A.kızı N. ile A.oğlu C.adlarına kayıtlı olup, adı geçen mutasarrıfların hayat ve mematlarının bilinmemesi ve uzun zamandan beri taşınmazın sahipsiz kalması nedeniyle taşınmazın idaresi için İstanbul Defterdarının Kayyım tayin edildiğini, Vakıflar Yasası gereğince vakıf taşınmazın mutasarrıfının varissiz ölmesi veya gaipliği halinde taşınmazın mahlülen vakfına intikal edeceğini, dava konusu taşınmazın da vakfına rücu ettiğini ileri sürerek, mutasarrıfların gaipliğine karar verilmek suretiyle 2 sayılı parselin toplam 3/4 payının vakfı adına mahlülen tescilini istemiştir. Davalı Kayyım vekili, çekişmeli taşınmazın kamulaştırma işlemlerinin tekemmülü açısından dava dışı belediye tarafından açılan kayyım tayini davası sonucunda sadece Nadide ve C. açısından kayyım tayinine karar verilip, M. bakımından talebin reddedildiğini, bu nedenle M.payı için dava açılmasının hatalı olduğunu, ayrıca vakıflar idaresi tarafından alınan mahluliyet kararının da idari yargı yerinde iptal edildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, 2 sayılı parselin 4/8 hisse maliki M. oğlu M.için kayyım tayin edilmediğinden bu hisse ile ilgili açılan davanın husumet yönünden reddine, diğer 1/8'er hisse malikleri N.e ve A.paylarıyla ilgili davanın kabulü ile adı geçenlerin gaipliklerine ve paylarının iptal ve vakfı adına tesciline karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, gaiplik ile tescil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1124 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kaydında “A. K. Vakfı” şerhinin bulunduğu ve kabul kapsamındaki 1/8’er payların A.kızı N. ile Arif oğlu C. adlarına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki; vakıf mevzuatı gereğince mahlul kararları idari nitelikte olup aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli kararlardır. Ancak, yine idari nitelikte bulunan vaziyet kararlarından ayrı olarak mahlul kararlarına yönelik itirazlar bu itirazlardan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yeri adli yargıdır. Öte yandan icareteynli bir taşınmazın asıl maliki mutasarrıfı değil, vakıf tüzel kişiliğidir. Mutasarrıf adına oluşturulan kayıt mülkiyete değil, tasarrufa delalet eder. Mahluliyet sonucu taşınmaz aslına yani vakfına rücu eder. Tescil kararı yenilik doğurucu değil açıklayıcı nitelik taşır.Diğer taraftan mutasarrıf iken mirasçı bırakmadan ölen yada yitik kaçak olan kişilerin malları Türk Medeni Kanununun 501.maddesi uyarınca Hazineye kalmakta ise de, yasa koyucu vakıf mallarının tasfiyesi amacıyla 2762 Sayılı Yasanın 2888 Sayılı Yasa ile değişik 27-28-29 maddeleriyle düzenlemeler yapmış ve 29.maddesiyle mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlardaki maliklerin bu yasanın yürürlük tarihine kadar (22.9.1983) ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edip de bu husus yine aynı tarihe kadar Hazine adına tapu kaydına bağlanmış bulunanlar ayrık bırakılarak işlenmemiş olan taşınmazlar mahlulen vakfına rücu eder” hükmünü getirmiştir. Oysa 27.2.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 Sayılı Vakıflar Kanununun 17.maddesi ile de tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir” demek suretiyle taşınmazların Hazineye intikal yolunu kapatmış bulunmaktadır.O halde, bir taşınmazın vakfı adına tescil edilebilmesi, mutasarrıfının mirasçı bırakmadan öldüğünün ya da kaçak yitik olduğunun belirlenmesine bağlıdır.Oysa eldeki davada, yitik oldukları ileri sürülen ve haklarında gaiplik kararı verilmesi istenilen A.kızı N. ile A.oğlu C.hakkında gaiplik kararı verilmesine esas teşkil edecek biçimde yeterli araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Adı geçenlerin nüfus kayıtları getirtilmemiş, idari soruşturma yapılmamış, mirasçılarının bulunup bulunmadığı ortaya çıkarılmamıştır.Hal böyle olunca, hakkında gaiplik kararı verilmesi istenilen kişiler hakkında hükme yeterli araştırma, inceleme ve soruşturma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalı kayyım vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.