Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10817 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : Silivri Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 11/06/2014NUMARASI : 2012/1066-2014/470Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tazminat davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, kiralayan tarafından kiracı aleyhine açılan hor kullanmadan kaynaklanan 19.847 TL tazminatın tahsili istemine istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne, 19.847 TL hasar bedelinin tahliye tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı vekili, dava dilekçesinde, davacıya ait ... Mahallesi K. Sokak No: Silivri/İstanbul adresindeki taşınmazı 01.12.2008 tarihinde davalıya kiralandığını, kiracının, taraflar arasındaki kira borcundan kaynaklanan niza sebebiyle 13.06.2012 tarihinde taşınmazı tahliye ederek teslim ettiğini, kiralanan taşınmazın kiracı tarafından kötü kullanıldığını, bu sebeple kiralananda bir çok hasar meydana geldiğini, kira sözleşmesi gereğince eski hale getirilip bırakılması gereken işlerin yapılmadığını, meydana gelen hasarın Silivri Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/43 D.iş sayılı dosyasında tespit ettirildiğini, tespit raporunda kiralananda meydana gelen hasarın 19.450-TL olarak belirlendiğini, davalı tarafından bu hasar ödenmediğinden Silivri Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/43 D.iş esas sayılı dosyasına yapılan 397 TL tespit masrafı ile birlikte toplam 19.847 TL hasar bedelinin tahliye tarihi olan 13.06.2012 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde, dava konusu dükkanın 01.12.2008 tarihinde badanası dahi yapılmadan dört duvar olarak kiralanıp teslim alındığını, dükkanın kullanıma hazır halde olmadığının taraflar arasında yapılan sözleşmenin içeriğinde de yazdığını, davalının dükkanı kötü kullanmadığını ve mecurda herhangi bir hasar meydana gelmediğini, davalının restorant olarak işlettiği yerin sadece fırın olarak kullanılan kısmını yıktığını ve eski hale getirerek teslim ettiğini, bu durumun civardaki komşu esnafça da görüldüğünü ve bilindiğini, sözleşmede belirtildiği üzere davalının dükkanın içinin tadilatını dükkan sahibinin de oluruyla yaptırdığını ve masrafları da yarı yarıya paylaştıklarını, davalının zarar vermek bir yana davacının dükkanına değer kazandırdığını, mahkemece bu hususun da bilirkişi raporu alınırken gözetilmesini talep ettiklerini, davacının kötü niyetli olarak dava açtığını belirterek haksız davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın kısmen kabulüne,19.847 TL hasar bedelinin tahliye tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmiştir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı T.B.K.’nun 316.maddesi (818 sayılı eski B.K.’nun 256. maddesi) hükmü uyarınca kiracı kiralananı tam bir özenle kullanmak ve aynı kanunun 334.maddesi (818 sayılı BK'nun 266.maddesi) gereğince kiralananı sözleşme sonunda aldığı hali ile kiralayana teslim etmekle yükümlüdür. Ancak kiracı sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla oluşan eskime ve bozulmalardan sorumlu olmayıp münhasıran kötü kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasardan sorumludur.Taraflar arasında 1.12.2008 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesi ile davacıya ait dükkanın (boş kaba halde sadece sıvası yapılmış kebap salonu) davalıya kiralandığı, davalının kiralanan taşınmazı 13.6.2012 tarihinde tahliye ettiği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı kiralayan vekili, davadan önce davalı kiracının tahliyesinden sonra kiralananda meydana gelen hasarın Silivri Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/43 D.iş sayılı dosyasında tespit ettirildiğini, tespit raporunda kiralananda meydana gelen hasarın 19.450-TL olarak belirlendiğini belirterek 19.450 TL alacağın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nun 400.maddesi (1086 sayılı HUMK’nun 368 ve devamı maddeleri) dayanılarak yaptırılan delil tespitine ilişkin bilirkişi raporları aynı yasanın 405.maddesi (1086 sayılı HUMK'nun 374.maddesi) hükmü uyarınca asıl dava dosyasının eki sayılmakla birlikte, söz konusu raporlara karşı belirli sürede itiraz edilmemesi halinde kesinleşeceği veya aleyhine tespit yaptırılan kişi hakkında kesin delil niteliği kazanacağına dair yasal bir düzenlemeye de yer verilmemiştir. Bu nedenle delil tespiti yolu ile alının bilirkişi raporuna itiraz etmemiş olan taraf bu itirazını hüküm verilinceye kadar mahkemeye bildirebilir. Kaldı ki tespit raporunun iddiayı ve savunmayı karşılayıp karşılamadığı, hüküm kurmaya yeterli olup olmadığını denetleme işi hakime ait bir görevdir. Mahkemece, mahallinde keşif yapılmamış, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu mali müşavir bilirkişiden alınan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiştir. Davada talep edilen hor kullanma bedelinin tespitinin mali müşavir tarafından yapılması mümkün değildir. Bu nedenle bu raporuna hükme esas alınması hatalıdır. Mahkemece, mümkün ise yerinde keşif yapılıp, keşif yapılması mümkün olmazsa dosya üzerinden ancak konusunda uzman (inşaat mühendisi, mimar vs.gibi) bilirkişi ya da bilirkişilerden rapor aldırılarak kiralananda meydana geldiği ileri sürülen hasarların ayrıntılı olarak tespit edilmesi, bu hasarın normal ya da hor kullanım sonucu oluşup oluşmadığı belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetersiz ve uzman olmayan bilirkişi tarafından alınan rapora ve davacı tarafça tek taraflı olarak yaptırılan tespit raporu esas alınarak,davalı itirazları dikkate almadan karar verilmesi doğru değildir.Ayrıca, davacı vekili tarafından dava dilekçesinde delil tespiti dosyasında yapılan 397 TL masrafında tahsili istenmesi üzerine mahkemece, bu masraf bedelinin iş bu davadaki yargılama giderleri içinde gösterilerek tahsiline karar verilmesi gerekirken,ayrı bir alacak kalemi gibi asıl alacağa eklenerek tahsiline karar verilmesi de doğru değildir.Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.SONUÇ;Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 08.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.