Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10803 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 10090 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : KARTAL 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/06/2010NUMARASI : 2008/631-2010/256Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı şirket adına kayıtlı 6 parsel sayılı taşınmazda miktar fazlasının Hazine'ye ait olduğuna dair şerh bulunduğunu, miktar fazlası olan 692 m²'lik kısmın tapusunun iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, kayıttaki "miktar fazlalığı Hazine'ye aittir" şerhine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesi ve değişikliklerinden (5841 Sayılı Yasayla) bahisle hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1836 m² yüzölçümündeki taşınmazın 1934 tarihli 2510 Sayılı İskan Yasası hükümleri gereğince 11.9.1934 tarih ve 6 sıra nolu tapu ile H.oğlu Ş. ve müştereklerine Yasanın 23.maddesi hükmü uyarınca miktarı ile geçerli olmak, bir başka ifadeyle çıkacak miktar fazlalığının Hazine ait olması koşuluyla temlik edildiği 13.12.1946 tarihinde yapılan kadastro ile de anılan tapu kaydı uygulanarak "çıkacak miktar fazlalığının Hazineye ait olacağı" mesruhatı tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle 2528 m² olarak kayıt malikleri adına tespit edildiği ve 1947 tarihinde tutanağın kesinleşmesiyle miktar fazlasının Hazineye ait olduğu şerhiyle birlikte çap kaydının oluştuğu daha sonra da satın alma suretiyle davalı .... Ticaret ve Sanayi A.Ş.'nin taşınmazın maliki olduğu anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, taşınmazın ilk kayıt maliklerine temlikinin sebebi iskana ve 2510 Sayılı İskan Mevzuatına dayanmaktadır. Anılan Yasanın, 23.maddesinde mevzuat çerçevesinde temlik edilecek taşınmazların miktarı ile geçerli olacağı ve miktar fazlasının Hazineye ait olduğu öngörülmüştür. Başka deyişle fazlalığın Hazineye ait olmasının yasadan kaynaklandığı açıktır. Esasen, kadastro tespitinde de tutanağın beyanlar hanesinde bu husus gösterilmiş ve böylece kesinleşerek sicil kaydına yansıtılmıştır.Öte yandan, her nekadar 2510 Sayılı Yasa 26.9.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5543 sayılı Yasanın 48.maddesi ile iptal edilmiş ve yürürlükten kaldırılmış ise de; aynı yasanın 19.maddesinde 2510 Sayılı Yasanın 23.maddesinde yer alan miktar fazlasının Hazineye ait olacağına dair paralel hükme yer verilmiş olup, ayrıca 5543 Sayılı Yasanın 43.maddesi hükmüyle bu kanunun yürürlük tarihinden önceki iskan uygulamaları nedeniyle çıkan uyuşmazlıkların, bu kanundan önceki yani 2510 Sayılı Yasa hükümlerinin gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı hükme bağlanmıştır.Bu yasal, düzenlemelerin yanı sıra çekişmenin giderilebilmesi bakımından Kadastro Kanununda yer verilen bazı hükümlere de bir gözatmakta fayda bulunmaktadır.3402 Sayılı Kadastro Yasasının 20/D maddesi hükmünde aynen;”Hazinece özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık taşınmaz malla birlikte, satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmişse, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.Bu maddede yazılı taşınmaz mallarda meydana gelen fazlalıklar hakkında şartlar uygun bulunduğu takdirde 14 ve 17.madde hükümleri uygulanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.Öyleyse, bu yasal düzenlemeye göre, kütüğün beyanlar hanesinde yer alan kayıt miktar fazlası şerhinden kaynaklanan miktar fazlası üzerinde Hazinenin hak sahibi olabilmesi bakımından öncelikle çekişmeli taşınmaza kadastro tespitinde uygulanan iskan kaydının gayri sabit sınırlı olması asıldır. Yine miktar fazlasının Hazineye ait olacağı yönündeki şerhin varlığını devam ettirmesi yani, kayıt maliklerince şerhin terkini konusunda bir dava açılarak başarıyla sonuçlanmamış olması gerekir. Bilindiği üzere, anılan şerhin kadastro tespitine itiraz ve süresi içinde kadastro mahkemesine açılacak bir tespite itiraz davası ile istenebileceği gibi, kadastro tespitinin kesinleşmesi halinde oluşan çap kaydındaki şerhin 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde genel mahkemede açılacak dava ile de istenebileceği tartışmasızdır.Süresi içerisinde (kadastro tespitinin kesinleşme tarihinden itibaren 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre) dava açılıp şerh iptal ettirilmedikçe kanundan kaynaklanan şerhin bahşettiği hakkın (somut olayda miktar fazlası) korunacağı tartışmasızdır.Somut olayda; tutanağın beyanlar hanesine yazılan ve kadastro tespitinin kesinleşmesiyle sicile yansıtılan şerhin tutanağın kesinleşme tarihinden itibaren kayıt maliklerince 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açıp şerhi terkin ettirmediklerine göre, şerhin sağladığı hak varlığını koruyacaktır. Yani kayıt maliklerinin şerhin iptali konusunda açacakları bir dava 10 yıllık hak düşürücü süreye muhatap olacak ve dava dinlenmeyecektir.O halde, davacı Hazine yönünden şerh hayatiyetini sicilde var olmakla devam ettirdiğine göre şerhten kaynaklanan hakka dayalı açılan davanın hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddinin doğru ve yasal olduğu söylenemez ve kabul edilemez. Diğer taraftan, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren ve 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 12/3.maddesi hükmüne bazı ilaveler getiren 5841 Sayılı Yasada öngörülen düzenlemelerinde neticeye etkili olmadığı ve somut olayda uygulama yeri bulunmadığı izahtan varestedir.Diğer taraftan, TMSF'ye davanın ihbar edilmesi ve kendisine tebligat yapılmasında da yasal bir yanlışlık bulunmamaktadır.Hal böyle olunca, işin esasına girilerek tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerinin toplanması ve değerlendirilmesi, ondan sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.Davacı Hazinenin, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.