Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 13/05/2014 tarih ve 2009/795-2014/143 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 20/10/2015 günü hazır bulunan davalılar vekili Av. D. Ö. ile davacı vekili Av. A.. Ş.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili şirkete ait uçağın davalı S. Şirketi tarafından sigortalandığını, 11.12.2007 tarihinde sigortalı uçağın motorunda hasar tespit edildiğini, durumun hemen sigortacıya ihbar edilmesine rağmen davalı tarafın eksper görevlendirmediğini, müvekkilinin zaman kaybetmemek için motordaki hasarı boroscope incelemesi ile tespit ettirdiğini, davalı Şirket'in herhangi bir ödeme yapmaması üzerine motorun satış olanaklarının araştırıldığını, ABD'de mukim bir şirketin motoru incelediğini ve tamir maliyetinin 600.000 USD olduğunu müvekkiline bildirdiğini, çok büyük zarara uğrayan müvekkilinin uçağı değerinin altında bir fiyatla bu şirkete sattığını, davalı tarafça görevlendirilen eksperin aylar sonra ABD'deki uçağı satın alan şirket ile iletişime geçerek motoru incelediğini, motorun kapsamlı bir incelemesi mümkün olmadığından kendilerine ödeme yapılamayacağının bildirildiğini, hasarın gerçekleştiği tarihten uçak motorunun satışına kadar geçen üç aylık sürede gerekli incelemeyi yapmayan davalı sigortacının oluşan zarardan sorumlu bulunduğunu, 02.08.2007 tarihinde ise meydana gelen kaza neticesinde sigortalı uçağın ön iniş takımında hasar oluştuğunu, 03.08.2007 tarihinde hasarın sigorta şirketine bildirildiğini, uçağın kullanılmadığı her gün için büyük maddi kayıp görüldüğünden dava dışı şirketten yedek parça satın alındığını, yeni parça takılana kadar uçuş yapılamadığından müvekkilinin maddi zarara uğradığını, uçağın tamiri, yedek parça bedeli, hangar kirası ve uçağın çekilmesinden kaynaklanan harcamalar yapıldığını, bu kaza nedeniyle müvekkilinin 3. şahıslara mali mesuliyet sigortası kapsamında ödemek zorunda kaldığı 309.826 Euro'nun 81.047 Euro'luk kısmının davalı tarafından kabul edilmediğini, kabul edilen 228.779 Euro'ya karşılık ise 200.199 Euro ödendiğini, hasar sebebiyle kabul edilen 167.926 USD zararın ise 141.049 USD'lik kısmının ödendiğini, ayrıca 17.08.2007 tarihinde yedek güç kaynağı ve hız sabitleme cihazlarında meydana gelen arızalar nedeniyle üçüncü şahıslara ödenmek zorunda kalınan 86.750 Euro'nun 21.260 Euro'luk kısmının davalı yanca reddedildiğini, kabul edilen kısmın da yine eksik ödendiğini, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından müvekkili şirketin işletme ruhsatının 3 ay süreyle askıya alındığını, bu sürede uçuş yapılamayacağından poliçelerin buna göre değiştirilmesi gerektiğinin davalı tarafa bildirildiğini, davalı Şirket'in sadece gövde poliçesi yapması yeterli iken başka poliçelerde yaparak fazladan prim tahsil ettiğini, davalının sigorta poliçesi kapsamındaki zararların bir kısmını geç ödemesi, bir kısmını ise hiç ödememesi nedeniyle müvekkilinin munzam zararının doğduğunu ileri sürerek, şimdilik 50.000 USD maddi tazminat ile 50.000TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 18/03/2010 tarihli ıslah dilekçesi ile tazminat talebini yükseltmiştir.Davalı I. Sigorta A.Ş. vekili, motor hasarının bildirimi üzerine müvekkilince eksper tayin edildiğini, eksperin davacı ile görüşerek hasarın tespiti için gerekli bilgi ve belgeleri talep ettiğini, davacının bu taleplere geç ve eksik cevaplar verildiğini, yabancı bir cismin uçağın motoruna girmesi ile oluşan hasarın ancak motorun sökülmesi ve içindeki parçaların görülmesi ile tespit edilebileceğini, davacının bu işlem için motoru hazır etmediğini, boroscope aleti ile bu nitelikte bir hasarın tespit edilemeyeceğini, davacının iddia ettiği hasar bedelinin fahiş olduğunu, söz konusu motorun satılmasından sonra yapılan eksper incelemesinden, meydana gelen hasarın muafiyet tutarı olan 100.000 USD'nin altında kaldığının anlaşıldığını, uçağın ön iniş takımındaki hasar ile ilgili olarak ön iniş takımının onarım masrafı dışında kalan taleplerin poliçe kapsamında bulunmadığını, bu hasarın da muafiyet sınırının altında kaldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Diğer davalı vekili, sigorta brokerı olan müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacının iddialarının esas bakımından da dayanaksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların ticari defter kayıtları kapsamında davacıdan fazla prim tahsil edildiğinin tespit edilemediği, munzam zarar iddiasının kanıtlanamadığı, hasara uğrayan motorun satılması nedeniyle ileri sürülen her iki hasar için de ayrı ayrı muafiyet sınırının üzerinde bir zararın bulunup bulunmadığının tespit edilemediği ve bu aşamadan sonra bu hususun tespitinin de mümkün olmadığı, davacının meydana gelen rizikolar nedeniyle oluşan ve sigorta teminatında kalan hasar bedelini tahsil edip, davalı Şirket'i tüm yükümlülüklerinden ibra ettiği, bunun dışında davacının herhangi bir tazminat talep edemeyeceği, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı, davalı brokerlık şirketinin ise pasif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle bu şirket yönünden husumetten, davalı Sigorta Şirketi yönünden ise esastan davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davacı tarafça, üçüncü şahıs sorumluluk poliçesi kapsamında olup davalı tarafça sulh ve ibra sözleşmesi uyarınca kabul edilmesine rağmen ödenmeyen paranın da tahsili talep edilmiş ise de söz konusu sözleşmede kabul edilen miktarın, davacının sigorta sözleşmesinden kaynaklanan prim borcu takas edilerek davacıya ödenmiş bulunmasına, davacı tarafın prim borcunun bulunmadığını iddia ve ispat edememesine, bu durumda ibra sözleşmesine konu alacak açıklanan biçimde ödenmiş olduğundan yapılan ibranın geçerli ya da geçersiz olmasının sonuca etkili olmamasına göre davacı vekilinin davalı I.. A.. hakkında kurulan hükme yönelik tüm, diğer davalı hakkında kurulan hükme yönelik aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.2-Dava, havacılık sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkin olup mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Gerçekten de davacı tarafça uçağın motorunda meydana gelen ve sigorta teminatı altında bulunan hasar nedeniyle 600.000 USD zarar doğduğu, yine meydana gelen kaza sonucunda sigortalı uçağın ön iniş takımında oluşan hasarın da poliçe kapsamında kaldığı ve bu nedenle de poliçede belirtilen muafiyet miktarını aşan 107.304 USD ile 2.202 Euro'luk zararın bulunduğu ileri sürülmüş, mahkemece ise söz konusu hasarlar nedeniyle ayrı ayrı muafiyet sınırını aşan bir zararın oluşup oluşmadığının tespit edilemeyeceğinin dosyada mübrez iki bilirkişi heyet raporundan anlaşıldığı kabul edilerek bu yönlerden dava reddedilmiştir. Oysa, dosyada mübrez 25.11.2010 tarihli ilk bilirkişi raporunda, motor hasarı ile ilgili olarak motor satıldıktan sonra eksperce belirtilen 50.000-70.000 USD masraf tahmininin uygun görüldüğü, ön dikme hasarı yönünden ise bu tür bakım ve onarım faaliyetlerini yürütmeye yetkili şirket tarafından verilen 113.902 USD'lik teklifin uygun olduğu açıklanmış, itiraz üzerine alınan 31.01.2013 tarihli bilirkişi raporunda ise hasara uğrayan motorun tekrar çalışır hale gelmesi için gerekli tamir masrafının 100.000 USD'den fazla olacağı, ön dikmede meydana gelen hasarın tamir bedelinin ise 113.902,67 USD olduğu bildirilmiştir. Bu durumda, sigortalı uçağın motorunda meydana gelen zarar miktarı ile ilgili dosyada mevcut bilirkişi raporları arasında çelişki doğduğu gibi uçağın ön iniş takımında meydana gelen zararın da poliçede öngörülen muafiyet sınırını aşmıştır. Bununla birlikte davacının ön dikmede meydana gelen hasar nedeniyle yaptığını ileri sürdüğü hangar kirası, karantina bedeli, nakliye ve gümrük bedeli gibi diğer masrafların da yapılıp yapılmadığı ve yapılmış ise poliçe kapsamında bulunup bulunmadığı da değerlendirilmemiştir. Ayrıca her ne kadar mahkemece, davalı sigorta şirketini ibra ettiği için davacının tazminat isteyemeyeceği belirtilmiş ise de söz konusu ibranameler yalnızca hasar nedeniyle gecikmeden kaynaklanan zararlara ilişkin olarak düzenlenmiş olup hasara ilişkin zararları kapsamadıklarından mahkemenin bu kabulü de yerinde değildir. O halde mahkemece, sigortalı uçağın motorunda meydana gelen zarar miktarı hususunda davacının itirazları da gözetilerek dosyada mevcut bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi ve yine uçağın ön dikmesinde oluşan hasar nedeniyle davacının sigorta teminatı kapsamında bulunan tüm zararının tespiti için yeni bir bilirkişi raporu alınmak suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.3-Öte yandan, davacı taraf sigorta teminatı kapsamında kalan zararının bir kısmının geç ödenmesi, bir kısmının ise hiç ödenmemesi nedeniyle temerrüt faizi ile karşılanmayacak munzam zararının oluştuğunu ileri sürmüş, mahkemece ise bu konuda herhangi bir inceleme içermeyen bilirkişi raporuna itibar olunarak munzam zararın kanıtlanamadığı gerekçesiyle bu talep de reddedilmiştir. Oysa somut uyuşmazlığa uygulanması gereken mülga 818 sayılı BK'nın 105. maddesi uyarınca alacaklının alacağını geç alması nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan zararını talep etmesi mümkündür. Munzam zarar sorumluluğu kusur sorumluluğuna dayanır. Aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmaz. Alacaklı, borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü değildir, borçlu ancak temerrüde düşmekte kusursuzluğunu kanıtlama koşuluyla sorumluluktan kurtulabilir. Yargıtay HGK’nın 05.07.2000 tarih ve 2-1072-1124 sayılı kararı ve Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre, munzam zarar davalarında alacaklının ispat yükümlülüğü çok sıkı kurallara bağlanmamalı, genel ispat yöntemlerinde olduğu gibi her olayın kendi yapısı ve özelliği içerisinde değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Örneğin, yaşanan hayatın gerçekleri ve deneyimlerinin zorunlu kıldığı herkesçe bilinen normal durumlar ile fiili karineler, diğer bir anlatımla 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde anlamını bulan genel kuralın istisnaları şeklinde ispat yükümünü ortadan kaldıran olgular, ispat hukuku açısından alacaklı yararına değerlendirilmeli, bunların aksini iddia eden borçluya ispat yükünün düştüğü kabul edilmeli, en önemlisi hükmedilecek zarar miktarı ve kapsamının tespitinde mülga BK’nın 43/2. maddesi hükmünden yararlanılmalıdır. O halde mahkemece, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak, davacının munzam zarar talebinde haklı olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre hüküm kurulmak gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle de bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin davalı I.. A.. hakkında kurulan hükme yönelik tüm, davalı I. Sigorta hakkında kurulan hükme yönelik sair temyiz itirazlarının reddi ile davalı IBS Sigorta B.Hizmetleri A.Ş hakkında kurulan hükmün ONANMASINA, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile davalı I. Sigorta A.Ş. hakkında kurulan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı I.. A..'ye verilmesine, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalı I. Sigorta A.Ş.'den alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.