Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 10703 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16024 - Esas Yıl 2013
Davacı N.. G.. vekili Avukat M. Ce.. tarafından, davalı M.. O.. aleyhine 20/10/2009 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/06/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalının eşi hakkında yapılan icra takibi nedeniyle evinde haciz işlemi uygulandığını, haciz zaptı hacizde bulunanların önünde imzalanmasına rağmen, davalının kendisi hakkında hacizli evraka sahte imza attığı iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunduğunu, şikayet nedeniyle idari soruşturmaya uğradığını belirterek, kişilik değerlerine saldırı nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davalı tarafından haciz tutanağının ikinci sayfasındaki imzanın kendisine ait olmadığı ileri sürülmüş ise de; ceza dosyasında yapılan imza incelemesi sonucunda atılan imzanın kendisine ait olduğunun belirlendiğini, davalının haksız olarak suç duyusunda bulunması nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda; haciz sırasında yaşanan olaylar nedeniyle takip borçlusu olan eski eş S. Ö..hakkında davacı N.. G.. ve alacaklı vekili Av. M.. C..'e karşı hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesinde dava açıldığı, katılan Av. M.. C..'e karşı hakaret suçundan olay sırasında icra mahallinde bulunmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği, "görevli memura görevini yaptırmamak için direnme" suçu sabit görülerek cezalandırılmasına karar verildiği, 4. Ceza Dairesince "görevli memura görevini yaptırmamak için direnme" suçundan bozma kararı verildiği, bozma sonrasında İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından, görevli icra memuruna "görevi yaptırmamak için direnme" suçundan; katılan N.. G..'ın olay tarihinde İzmir 10. İcra Müdürlüğünde görevli olmasına rağmen İzmir 13. İcra Müdürlüğü'nün haciz işlemine usulüne uygun olarak görevlendirilmeden katıldığı anlaşıldığından sanığa atılı suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca davalı hakkında; alacaklı vekili Av. M.. C.. haciz mahalline gelmediği ve orada bulunmadığı halde huzurda imza atmış gibi haciz tutanağına imzasının sonradan attırıldığı iddiasıyla İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesine "görevi kötüye kullanma" suçundan kamu davası açılmış; alacaklı vekilinin imzasının tutanağa sonradan eklenmiş olsa dahi bu hususun tutanağın geçerliliğini etkilemeyeceği gerekçesiyle unsurları yönünden oluşmayan suçtan beraat kararı verilmiştir.Şu durumda, haciz sırasında tutulan tutanakla ilgili davacı hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kamu davası açılmış olması, davacının görevlendirilmesinin usulü uygun olmadığının anlaşılması karşısında davalının şikayeti için az da olsa emare bulunduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle davalının tazminatla sorumlu tutulmuş olması isabetli bulunmamış, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.