Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1067 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 1841 - Esas Yıl 2013
Hukuk Genel Kurulu 2013/1841 E. , 2015/1067 K.HAKSIZ ŞİKAYET NEDENİYLE AÇILAN MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASIHAKSIZ YERE TUTULAN KAÇAK ELEKTRİK TUTANAĞIDELİL YETERSİZLİĞİNDEN BERAATTÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 24TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 25BORÇLAR KANUNU(MÜLGA) (818) Madde 491982 ANAYASASI (2709) Madde 121982 ANAYASASI (2709) Madde 17
"İçtihat Metni"Taraflar
arasındaki ”maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın maddi
tazminat yönünden reddine, manevi tazminat isteminin kabulüne dair
verilen 13.10.2011 gün ve 2011/112 E. 2011/289 K. sayılı kararın
incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.
Hukuk Dairesinin 14.01.2013 gün ve 2012/219 E. 2013/141 K. sayılı ilamı
ile; ”...Dava, haksız şikayet nedeniyle maddi ve manevi tazminat
davasıdır. Mahkemece, maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat
isteminin kabulüne dair karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı şirketin elemanlarının haksız olarak tuttukları
kaçak elektrik tutanağı nedeniyle hakkında elektrik hırsızlığı suçundan
dava açıldığını, yargılama sonunda beraat ettiğini, bu olaylar nedeniyle
maddi ve manevi olarak zarar gördüğünü belirterek haksız şikayet
nedeniyle maddi ve manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü;
Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak
iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer
almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup;
kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve
kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı
haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını
isteme hak ve yetkilerine sahiptir. Anayasa’nın güvence
altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel
Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde
“herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel
hak ve özgürlüklere sahip olduğu” belirtildikten başka, 17. maddesinde
de, “herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkına sahip bulunduğu” da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk
Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının
unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde
ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı
açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı
düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının
karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı
zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın,
daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an
için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama
özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt
başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken
korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet
edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek
yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı
gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı
yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında
davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının
uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama
özgürlüğünün sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine
saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır. Somut olayda;
Trabzon 3. Asliye ceza mahkemesinin 2009/326 esas,2010/188 karar sayılı
dosyasında, sanık sıfatıyla davacı hakkında elektrik hırsızlığı suçundan
açılan kamu davası sonucunda, sanığın suçu işlediğine dair şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil olmadığından beraatine karar
verilmiştir. Şikayet için yeterli emare olması nedeniyle davalının yasal
şikayet hakkını kullandığı anlaşıldığından, mahkemece istemin tümden
reddine karar verilmesi gerekirken, şikayet hakkını hukuka uygun
kullanmadığı gerekçesiyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu
tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmemiş kararın bozulması
gerekmiştir..."gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk
Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Tarafların
karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara,
bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel
Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,
önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ:
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının
Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı
Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen
“Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek
halinde peşin temyiz harcının yatırana geri verilmesine 25.03.2015
gününde oybirliğiyle karar verildi.