Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10601 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14779 - Esas Yıl 2013





Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:KARARDavacı alacaklı vekili, İstanbul 31. İcra Müdürlüğü’nün 2011/20437 sayılı Takip dosyasında alınan karar uyarınca borçlunun üçüncü kişi banka nezdindeki hesapları üzerine haciz konularak icra dosyasına gönderilmesinin istenildiğini, Bankanın para bulunan hesap üzerinde borçlu ile imzaladıkları kredi sözleşmeleri nedeni ile rehin hakları bulunduğunu ileri sürerek itiraz ettiğini, ancak ortada muaccel hale gelmiş bir alacağın olmadığını belirterek istihkak iddiasının reddine ve tazminata karar verilmesini istemiştir.Davalı üçüncü kişi vekili, Bankanın haciz kararını rehin haklarından sonra gelmek üzere işleme koymasının bu konudaki mevzuata ve borçlu ile imzalanan kredi sözleşmelerine uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Davalı borçlu, savunma yapmamıştır.Mahkemece toplanan delillere göre:alınan bilirkişi raporunda haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi itibarıyla davalı bankanın risklerinin banka nezdinde mevcut hesap tutarından fazla olduğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, alacaklı tarafından İİK’nun 99. maddesi uyarınca açılan “istihkak iddiasının reddi” davası niteliğindedir.Davalı üçüncü kişi Banka, haciz kararına verdiği yazı cevabında, borçluya çek karnesi verildiğini ve borçlu tarafından keşide edilmiş çekler bulunduğunu, diğer yandan borçlu ile kredi sözleşmeleri imzalandığını bu nedenlerle borçluya ait hesaptaki para üzerinde rehin ve hapis haklarının olduğunu belirterek istihkak iddiasında bulunmaktadır.Davalı üçüncü kişi Banka ve takip borçlusu arasında "Bankacılık İşlemleri Sözleşmesi" imzalanmıştır. Davalı üçüncü kişi Banka'nın dayandığı rehin, hapis, takas ve mahsup hakkının anılan kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte doğduğunun kabulü gerekir. Bununla birlikte üçüncü kişi Banka'nın borçlusuna karşı ileri sürebildiği rehin, hapis, takas ve mahsup hakkını, borçlusunun alacaklısına karşı da ileri sürebilmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay’ın ve Dairemizin yerleşik uygulaması da bu yöndedir. (HGK 28.03.2012 tarih ve 2011/12-849 Esas 2012/242 Karar) Gerçekten de TMK’nun 881. maddesinde: “Halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir...” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre; anılan düzenleme alacak rehnine kıyasen uygulandığında, ileride doğacak alacakların da rehnedilebileceği sonucuna varılabilir. Ne var ki bu gibi durumlarda Banka'nın üçüncü kişi sıfatı ile istihkak iddiasında bulunabilmesi için haciz kararının alındığı tarih itibarı ile kredi borcunun tamamının ödenmemiş olması, uzmanlık gerektiren bu durumun bilirkişi ya da bilirkişilere tespit ettirilmesi, belirlenen geri ödemesi yapılmamış kredi alacağı veye çek varsa bu miktar ile sınırlı olmak üzere üçüncü kişi bankanın dava konusu hesaplar üzerinde rehin, hapis, takas ve mahsup hakkının bulunduğunun kabul edilmesi gerekir. Haciz tarihi itibarı ile varsa kredi borcunun tamamı veya keşide edilen çeklerin ödemesi yapılmış ise bu kez üçüncü kişinin dayandığı kredi sözleşmesinden doğan rehin hakkının alacaklıya karşı ileri sürülmesi mümkün olmayacaktırSomut olayda 3. kişi Banka ile borçlu arasında imzalanan kredi sözleşmesinin tarihi ve bu sözleşmeden doğan borcun var olup olmadığı var ise ödenip ödenmediği gibi hususlar, taraflarca sunulan belgelerin içeriğinden anlaşılamamaktadır.Mahkemece yapılması gereken iş, öncelikle üçüncü kişi Banka'dan, davalı borçlu Şirket ile Banka arasında imzalanan sözleşmelerin tarihini gösterir onaylı bir örneği ile ödeme planının ve varsa tahsilât makbuzlarının getirtilip, alacaklının başlattığı bu takibe konu borcun doğduğu tarih ve takip tarihi itibarı ile Banka'ya olan borcun varlığını koruyup korumadığı, borç var ise ne kadar olduğu ve borçlu mudinin hesap hareketleri incelettirilerek, Banka tarafından rehin, hapis, takas ve mahsup hakkı ileri sürüldükten sonra borçlunun hesabından serbestçe tasarruf edip etmediğinin belirlenmesi için banka hesap işleri konusunda uzman bilirkişiden ayrıntılı rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Aynı şekilde bankanın, çekle işleyecek hesap açarken ve çek karnesi verirken gerekli basiret ve itinayı göstermek zorunda olduğu da dikkate alındığında rehin hakkını sadece karşılıksız kalan çekler ve ibraz edilmeyen çekler ile ilgili olarak ileri sürebileceğinin kabulü gerekir. Bu nedenle haciz tarihi itibarı ile tamamen ya da kısmen karşılıksız kalan çeklerden doğan yasal sorumluluk miktarı ile henüz muhatap bankaya ibraz edilmeyen çek yapraklarından kaynaklanan risk miktarı toplamı banka kayıtları üzerinde yaptırılacak teknik bilirkişi eli ile saptanmalıdır.Mahkemece belirtilen tüm bu maddi ve hukuki özellikler dikkate alınmadan ve özellikle yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı biçimde karar verilmesi isabetli olmamıştır.Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK'nun 366. ve HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 26.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.