MAHKEMESİ : DALAMAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/04/2009NUMARASI : 2004/127-2009/104Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacılar, miras bırakan A.R.Ö. 61 ada 172 parsel sayılı taşınmazını ara malik kullanmak suretiyle davalıya satış yoluyla temlik ettiğini, 9 ada 4 ve 5 nolu parselleri ise rücu şartlı olarak bağışladığını, tüm devirlerin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı yapıldığını ileri sürerek, payıları oranında iptal ve tescil ile tenkis isteminde bulunmuşlardır.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, taraf vekillerince süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.3.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden T.İ. Ö. ile yine temyiz eden vekili Avukat H. T.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen asil ve vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava ve birleşen davalar muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil ve tenkis isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 61 ada 172 parsel sayılı taşınmazın miras bırakan A.R. Ö. tarafından 06.02.1998 tarihinde O.A. K. bu şahsın da 06.12.2000 tarihinde davalıya satış yoluyla temlik ettiği; keza 9 ada 4 ve 5 nolu parsellerin geldisini teşkil eden 200 ve 201 nolu parsellerin miras bırakan tarafından 24.12.1980 tarihinde davalıya bağış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.Mahkemece, 9 ada 4 ve 5 nolu parsellerin geçerli akitlerden olan bağış suretiyle temlik edilmeleri nedeniyle, bu tür akitlerde 01.04.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme kararının uygulama yeri bulunmadığından tapu iptal ve tescil talebinin reddine ilişkin olarak kurulan hükümde bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Keza, 61 ada 172 nolu parselin miras bırakan tarafından mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı devredildiği belirlenmek suretiyle anılan parsele ilişkin davanın kabul edilmiş olması da doğrudur. Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma ( temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üç aylık geçim giderleri, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır.Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570.maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir. Somut olaya gelince; bilirkişi tarafından tenkis hesaplaması yapılırken terekenin aktifinin tespitinde davacı ve davalılara yapılan tüm temlikler ile dava dışı N.a yapılan temlikin hesaplamalara dahil edilmediği görülmektedir. Oysa tereke aktifi hesaplamalarına davacı ve davalılara yapılan tüm temlikler ile dava dışı kişilere yapılan temliklerinde murisin ölüm tarihindeki değerlerinin belirlenmesi ve hesaba katılması zorunludur. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken değinilen husus gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.