MAHKEMESİ : PAZAR(RİZE) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/09/2009NUMARASI : 2005/738-2009/373Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacı Hazine, davalıların müştereken malik oldukları çekişmeli 62 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmın tapu kaydının iptali, tapudan terkini, elatmanın önlenmesi ve muhdesatın yıkımı isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesine eklenen 3. fıkra 2 ve 3. cümle ve geçici 10. maddedeki düzenlemeler karşısında 10 yıllık hak düşürücü sürenin Hazine yönünden dolduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava; 3621 sayılı Kıyı Kanunu’ndan kaynaklanan tapu iptal ve kıyıda kalan bölüm bakımından taşınmaz sicilinin eski TMK’nun 912 maddesi ( 4721 Sayılı TMK’nun 999. maddesi ) uyarınca kütükten terkin isteğine ilişkindir.Mahkemece; hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Gerçekten de; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşme tarihi olan 1957 tarihinden dava tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Yasasının 12/3 maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabit olup bu hükme ilaveler getiren 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasanın eldeki davalara da uygulanacağı öngörüldüğünden kural olarak davanın belirtilen gerekçelerle reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.Ancak tapu iptal veyahut terkin istekli davalar kayıt maliki veya malikleri aleyhine açılır. Diğer taraftan TMK’nun 28. maddesi hükmü uyarınca ölümle hukuki şahsiyet son bulur. Oysa davada kendisine husumet tevcih edilen N.elatar, A.Y.B.H.F.B.B. B. F.B.A.B.H.H.B.M. M. B.,B.B.N.B. N.S.T.Ş.B., İ. E.B. G.B. V. B.nın dava tarihi itibariyle ölü oldukları anlaşılmaktadır.04.05.1978 tarih, 4/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı gibi ıslah yoluyla dahi olsa hasım değiştirilmesine olanak bulunmadığı, ayrıca ölenin mirasçılarının davaya dâhil edilmesi suretiyle taraf oluşturulmasında da kural olarak bir isabetsizlik bulunmasa da iddianın ve davadaki talebin niteliği gözetildiğinde, kayıt malikleri arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan dava tarihinde ölü olan kişilerin mirasçılarının davaya dahil edilmek suretiyle taraf teşkilinin sağlanması zorunlu olup bu hususun aynı zamanda neticede verilecek olan hükümde karar altına alınacak yargılama giderleri açısından da önem ifade etmektedir.Mahkemece bu husus gözetilmeksizin neticeye gidilmiş olması doğru olmadığı gibi kabul tarzı itibariyle her dava açıldığı tarihteki koşullara tabidir. Mahkemece yapılan uygulama neticesinde 28.11.1997 tarih, 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca belirlenen Kıyı Kenar Çizgisine göre taşınmazın bir kısmının tanımı 3621 sayılı Yasanını 4. maddesinde yapılan kıyıda kaldığı anlaşıldığına göre yargılama giderlerinden davalı tarafın sorumlu tutulması gerekeceği tartışmasızdır. Sonradan çıkan Yasa gereğince davacı tarafın davasında haksız duruma düşmüş olması yargılama giderleri bakımından karşı taraf yararına bir hak bahşetmez.Hal böyle olunca; davacı Hazinenin bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.