Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1039 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2353 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Yargıtay 12.Hukuk Dairesi (İlk Derece)TARİHİ : 13/06/2014NUMARASI : 2014/2 E-2014/4 K.Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 12.Hukuk Dairesince;“İDDİA:Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; dava dışı Oyacıoğlu Gıda Ltd. Şti.'nin alacaklı olduğu bono ile ilgili olarak Tokat 1.İcra Müdürlüğünün 2008/4627 Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine giriştiğini, borçlunun Tokat İcra Hukuk Mahkemesinin 2008/304 Esas sayılı dosyasında imzaya itiraz ettiğini, mahkemece dosyanın iki defa bilirkişi incelemesine gönderildiğini, her iki raporda da imzanın borçluya ait olup olmadığının tespit edilemediğinin bildirildiğini, mahkemece takibin iptaline ve borçlu lehine takip miktarının %20’si oranında tazminata hükmedildiğini, borçlunun bu tazminat alacağını temlik ettiğini, müvekkilinin alacağı temlik aldığı Oyacıoğlu Gıda Ltd. Şti.'nin icra dairesine 116.984,09 TL’yi yatırdığını, kararın temyiz edildiğini, Yargıtay 12.Hukuk Dairesince tazminata ilişkin kısım çıkarılarak kararın düzeltilerek onandığını beyanla, dava dışı Oyacıoğlu Gıda Ltd. Şti.'nden tahsil edilen 105.000,00 TL’nin faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 2802 Sayılı Kanunun 93/A maddesi uyarınca davanın “hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde” açılabileceğini, hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, HMK'nun 46.maddesindeki koşulların bulunmadığını, sorumluluk nedenlerinin sınırlı ve sayılı olduğunu, hâkimin kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olması halinde tazminat davası açılmasının mümkün olduğunu savunarak davanın reddini ve HMK'nun 49.maddesi gereği davacı aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesini talep etmiştir.İHBAR OLUNANIN SAVUNMASI:İhbar olunan Ü.. S.., Tokat İcra Hukuk Mahkemesi Hâkimi iken Tokat 1.İcra Müdürlüğünün 2008/4627 Esas sayılı takip dosyası ile ilgili olarak imza itirazında bulunulduğunu, takibin durdurulmasına, alacaklı aleyhine tazminata ve para cezasına hükmettiğini, kararın temyizi üzerine Yargıtay 12.Hukuk Dairesince tazminata ve para cezasına ilişkin kısım çıkarılarak kararın düzeltilerek onandığını, HMK.nun 46.maddesinde sayılan sebeplerin gerçekleşmediğini, alacaklının icra dosyasına ödediği parayı, temlik alan ve mirasçılarından talep etmesi mümkün olduğu ve icra mahkemesi kararları için tehiri icra mümkün olmadığı halde, icra dosyasına para yatırarak paranın karşı tarafın eline geçmesini çabuklaştırdığını, iade ile ilgili olarak hukuki yolları tam olarak tüketmeden hazine aleyhine tazminat davası açma yolunu seçtiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46.maddesi uyarınca hâkimin kararından dolayı hazine aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir.1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldıran, 12.01.2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ve “Hâkimin Hukuki Sorumluluğu” başlığı altında yer verilen düzenlemeyle, 46 ilâ 49.maddelerinde sorumluluk sebepleri, yargılamada görevli mercii, dava dilekçesine dair özel yöntem ve davanın reddi halinde verilecek cezaya dair özel hükümler getirmiş, hâkimlerin hukukî sorumluluğuna ilişkin yeni bir sistem benimsemiştir.Ayrıca 6110 sayılı Kanunun 12.maddesiyle 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa 93/A maddesi eklenmiştir.Bu maddede: “Hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle; ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği, kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamayacağı,Devlet aleyhine açılacak tazminat davasının, ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün ya da dava sonunda verilen hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabileceği” düzenlemesine yer verilmiş, ancak yargılama aşamasında 2802 Sayılı Kanun'un 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.Dairemizce dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 08.03.2013 tarih ve 2012/6 E.-2013/4 K. sayılı kararla; 2802 Sayılı Kanunun 93/A maddesinin2.fıkrasında; “Devlet aleyhine açılacak tazminat davası, ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan… hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir” düzenlemesinin yer aldığı, bu sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu ve re'sen dikkate alınması gerektiği, davacının zararına dayanak gösterilen Tokat İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2008/304 E.-2010/30 K. sayılı ilamının 23.11.2010 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 26.11.2012 tarihinde açıldığı gerekçesiyle ön inceleme duruşması yapılmaksızın usulden davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 27.11.2013 tarih ve 2013/12-657 E.-2013/1600 K. sayılı ilamı ile “...ön inceleme ve ön inceleme duruşması yapılmadan dosya üzerinde karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı...” gerekçesiyle bozma kararı verilmiş, Dairemizce bozma ilamına uyulmuştur.Hukuk Genel Kurulunun bozma ilamı doğrultusunda taraf vekillerine tebligat yapılarak ön inceleme ve ön inceleme duruşması gerçekleştirilmiş ve bu suretle usulü eksiklik giderilmiştir.Karar tarihinde yürürlükten kaldırılan 2802 sayılı Kanunun 93/A maddesinin 2.fıkrasında; “Devlet aleyhine açılacak tazminat davası, ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan… hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir” düzenlemesinin yer aldığı ve bu sürenin hak düşürücü nitelikte olup, re'sen nazara alınması gerektiği, HGK.nun (ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği) 2012/18 E–2014/2 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 2802 Sayılı Kanun'un 93/A maddesindeki 1 yıllık hak düşürücü sürenin olayda uygulanması gerektiği, karar tarihinde yasanın yürürlükten kaldırılmış olmasının ölmüş olan bir hakkı diriltmeyeceği, dava tarihi itibariyle hak düşürücü süre nedeniyle düşen dava hakkının sonradan çıkan ve kaldırılan yasa ile canlandırılamayacağı, dolayısı ile olayda 1 yıllık hak düşürücü sürenin dikkate alınması gerektiği kabul edilmiştir.Somut olayda, davacının zararına dayanak olarak gösterilen Tokat İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2008/304 Esas-2010/30 Karar sayılı kararı, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 2010/10269 Esas, 23102 Karar sayılı ilâmı ile onanmış, taraflar karar düzeltme yoluna başvurmadığından 23.11.2010 tarihinde kesinleşmiştir. İş bu dava ise 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 26.11.2012 tarihinde açılmıştır. Bu durumda davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış, ancak dava usulden reddedildiğinden ve HMK’nun 49.maddesinde usulden ret halinde disiplin para cezası öngörülmediğinden anılan para cezasına hükmedilmemiştir.HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve heyetin takdirine göre;Davanın, 2802 Sayılı Kanunun 93/A maddesinde belirlenen 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığı anlaşıldığından USULDEN REDDİNE,HMK.nun 49.maddesi uyarınca dava usulden reddedildiğinden, disiplin para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına…”Dair oybirliği ile verilen 13.06.2014 gün ve 2014/2-2014/4 sayılı kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kâğıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:HUKUK GENEL KURULU KARARIDavacı alacaklı olduğu bono ile ilgili olarak icra takibine giriştiğini, borçlunun imzaya itiraz ettiğini, bilirkişi raporunda imzanın borçluya ait olup olmadığının tespit edilemediğinin bildirildiğini, mahkemece takibin iptaline ve borçlu lehine takip miktarının % 20’si oranında tazminata hükmedildiğini, temyiz üzerine 12.Hukuk Dairesince icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna karar verildiğini, ancak icra inkar tazminatının icra dairesine yatırıldığını, haksız olarak ödenilen inkar tazminatı nedeniyle zarara uğradıklarını belirterek 105.000,00 TL’nin faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, 2802 sayılı kanunun 93/A maddesi uyarınca davanın “hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde” açılabileceğini, hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, HMK 46.maddesindeki koşulların bulunmadığını savunarak davanın reddini savunmuştur.Mahkemece davanın reddine dair 08.03.2013 tarihli karar davacı tarafın temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunca “...ön inceleme ve ön inceleme duruşması yapılmadan dosya üzerinde karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı...” gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu, yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 12.Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilamı harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına 17.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.