Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:K A R A RDavacı 3. kişi vekili, 10.10.2012 tarihinde Kalkanlı Köyü'nde bulunan müvekkiline ait arpa tohumlarının haczedilerek muhafaza altına alındığını, haciz yapılan yerin müvekkilinin dedesi H. adına kayıtlı olduğunu, bu depoyu kardeşi ile birlikte ortak kullandıklarını, haczedilen tohumları mesleği gereği tohum üreticisi olan davalı borçludan satın aldığını geçimini buradan elde ettiği kazançla sağladığını, haciz zaptında yapılan bir hesapla bu tohumlarla yaklaşık olarak 600 dönüm arazinin ekilebileceğinin belirtildiğini, bu tohumları ekmeye yetecek kadar kayıtlı arazilerinin olduğunu, ayrıca tapusu olmadığı için çiftçi kayıt sistemine kayıt edilmeden ekip biçtiği yaklaşık 250-300 dekar daha tarlasının bulunduğunu, iddia ederek davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı alacaklı vekili, davaya konu haczin uygulandığı Kalkanlı Köyü No:1 Eskişehir adresinde bulunan depoda mahcuzların bulunduğu torbalar üzerinde borçlu E. Ltd. Şti firmasının unvanının basılı ve yine borçlu şirket unvanı yazılı Tarım-Hayvancılık Bakanlığı onaylı sertifikalar olduğunun görüldüğünü, haciz mahallinde 17.000 Kg tohumluk arpa bulunduğunun tespit edildiğini, haciz mahalline gelen istihkak iddia edenin amcasının oğlu olduğunu beyan eden fakat borçlu firma yetkilisi olabileceği düşünülerek kimlik tespiti istenen şahsın panikle mahalden uzaklaşmasının, istihkak iddiasında bulunan şahıslara sakın bir yere imza atmayın ve tırı da çekmeyin şeklinde beyanlarda bulunmasının borçlu ile birlikte hareket edildiğinin göstergesi olduğunu, çiftçilikle uğraşan davacının haczedilen 17.000 kg tohumluk arpa ve 1.750 adet saman balyası üzerinde istihkak iddiasında bulunmasının hayatın olağan akışına açıkça aykırı olduğunu, ayrıca her zaman düzenlenmesi mümkün faturaların da alacaklıların haklarını etkilemeyeceğini, davacı tarafından sunulan faturaların borçlu firma ile düzenlenmiş ve borcun doğumundan sonraki bir tarihi kapsadığını,takibe konu çekin keşide tarihinin ise 05.09.2012 olup davacının sunduğu faturanın tarihinin ise 15.09.2012 olduğunu, savunarak davanın reddini istemiştir.Davalı borçlu vekili, haciz yapılan yer ile hacze konu taşınırların müvekkili şirket ile hiçbir alakasının olmadığını, beyan etmiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davacının haciz sırasında başlangıçta menkullerin yediemini olmayı kabul etmediği, menkullerin taşınmasına fiili olarak engel olacak şekilde duran tır aracını depo önünden çekmediği, bu şekilde engel olamayacağını anladığında ise yedieminliği kabul ettiğini, bu sebeple davacının haksız olduğu gerekçesiyle davanın reddine ve davalı alacaklının tazminat isteminin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Uyuşmazlık, 3. kişinin İİK'nun 96 vd. maddelerine dayalı istihkak davasına ilişkindir.1-Dava konusu haciz, davacının kullandığı depoda yapılmış olup, bu adres takip adresinden ve ödeme emrinin tebliğ edildiği adresten farklı bir adrestir. Eldeki davada davacı, delil olarak; asıl ve talimat takip dosyalarına, ikametgah belgesine, haciz yapılan yere ilişkin elektrik faturalarına, 15.09.2012 tarihli tohum alımı konulu faturaya, davalı borçludan daha önce de tohum aldığına dair eski tarihli faturaya, çiftçi kayıt sisteminde davacı ile ilgili düzenlenmiş kayıtlara ve tanık beyanlarına dayanmaktadır. Davalı alacaklı ise delil olarak; asıl ve talimat takip dosyalarına dayanmaktadır. Davaya konu haciz tutanağında haciz sırasında istihkak iddiası ileri süren kişinin amcasının oğlu olduğunu beyan eden ve kimlik tespiti yapılmak istendiğinde arabada unuttuğu bahanesiyle haciz mahallinden uzaklaşan bir kişinin varlığından bahsedililiyorsa da bu kişinin, davalı alacaklının iddia ettiği gibi, davalı borçlu şirket yetkilisi olduğu hususu davalı alacaklı tarafından ispat edilememiştir. Ayrıca davalı alacaklının temyiz dilekçesinde bahsettiği ve yargılamalar sırasında cevap ve beyan dilekçelerinde de dayandığı, davadışı TEB'nin alacaklı sıfatıyla taraf olduğu aynı depoda haciz işlemi yapıldığını iddia ettiği takip dosyası takip numarası zikredilmediğinden dosyaya kazandırılamamış, davalının bu hususa ilişkin iddiaları dayanaksız kalmıştır. Yukarıda da belirtildiği gibi haciz işlemi takip adresi dışında başka bir adreste yapılmış olup, davalı borçlunun da haciz mahallinde bulunduğu ispat edilemediğinden işbu davada mülkiyet karinesi 3. kişi lehinedir, bu doğrultuda ispat yükü davalı alacaklıdadır. Ne var ki, davalı alacaklının dosyaya sunmuş olduğu deliller ile 3. kişi lehine olan karineyi çürüttüğünden bahsedilemez. Bu sebeple ispat külfeti kendisine düşen davalı alacaklının karinenin aksini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde ret kararı verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.2-Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin kötüniyet tazminatı istemine yönelik temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK'nun 366. ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene ayrı ayrı iadesine, 19.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.