Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10118 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 4582 - Esas Yıl 2011





Davacı vekili, davalı borçlu C.T. aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunmadığını ileri sürerek davalı borçlu C.'nin üzerine kayıtlı taşınmazını mal kaçırma amaçlı davalı O.T.'ye sattığını belirterek tasarrufun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı O.T., araç hissesinin gerçek değer üzerinden satıldığını, ayrıca satışın muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı C.T. vekili, tasarrufun iptaline konu satış ve satış bedelinin muvazaalı olmadığını, aciz halinin oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece tasarrufun iptali davasında kesin veya geçici aciz belgesinin sunulmasının dava şartı olduğu, dosyada yer alan haciz tutanaklarının geçici aciz vesikası niteliğinde olmadığı, verilen kesin süre içerisinde de dava şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı T. E. Bankası A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK'nin 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.İptal davasının koşullarından biri alacaklının elinde kesin (İİK.143) veya geçici (İİK.105/2) aciz belgesinin bulunmasıdır. Kesin veya geçici aciz vesikasının bulunması, iptal davası için ön koşul ise de bunun davanın açılmasından önce alınması zorunlu değildir. Davanın açılmasından sonra alınabileceği gibi temyiz aşamasında ve hatta bozmadan sonra karar düzeltme aşamasında bile alınıp ibraz edilmesi yeterlidir. Ayrıca borçlunun haczi kabil malının bulunmaması halinde durumu tespit eden haciz zaptı, geçici aciz belgesi niteliğinde kabul edilebilir.Mahkemece kesin veya geçici aciz vesikasının sunulmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 02.03.2005 gün, 2005/15-100-119 sayılı kararına göre, borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyor-sa, saptanan ve bilinen adreslerinde de icraca, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığı tespit edilmiş ise, bu takdirde aciz hali gerçekleşmiş sayılır. Somut olayda, borçlu C.T.'ye ödeme emrinin Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi gereğince tebliğ edildiği, bu adresinde haciz işleminin yapılamadığı, Ticaret Odası kayıtlarına göre belirlenen adresin aynı adres olduğu ve bu adresinde yeniden yapılan haciz işleminde borçlunun yerleşim yerinden ayrıldığının, borçlu ve borçluya ait taşınır mal bulunmadığının belirlendiği, dosya kapsamından hakkında birçok takip bulunduğu anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca davalı borçlunun aciz halinin gerçekleştiği kabul edilmelidir. Bu durumda, borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları üc grup altında ve İİK'nin 278,279 ve 280. maddelerinde düzenlendiği, ancak bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarrufların sınırlı olarak sayılmış olmadığı gibi Kanun'un iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır. (İİK.md.281) Bu yasal nedenle de davacı tarafından iptale tabi olduğu hususunun tayinini de davacı tarafından İİK'nin 278,279 ve 280. Maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkemenin bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği (YHGK 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı) nazara alınarak davanın diğer koşullarının araştırılması yerine yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetli değildir.SONUÇYukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerin-dedir, kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 31.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.