Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1007 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 77 - Esas Yıl 2013





(“.Dava muris muvazaası hukuksal nedenine bağlı tapu iptali ve tescili, olmazsa tenkis isteğine ilişkin olup, Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların miras bırakanı H.’nin çekişme konusu 17 ve 18 parsel sayılı taşınmazlarını 13.02.2001 tarihli ölünceye kadar bakma akdiyle davalıya temlik ettiği; davacıların, miras bırakanın yapmış olduğu bu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır.(B.K.m.511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (B.K.m.514). Hemen belirtmek gerekir ki bakıp gözetme koşuluyla yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür.En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında asıl olan tarafların akit-teki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (B.K.m.18). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez;akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 1.4.1974 gün ve % sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.Somut olaya gelince; özellikle her iki tarafın tanıklarının, davalının uzun süre miras bırakana baktığını, miras bırakanın, ölümünden önceki son iki yıl içinde de felçli ve yatalak olduğunu, bu süreçte de sosyal, fiziki,içtimai, mali tüm gereksinimlerinin ve bakımının davalı tarafından karşılandığını bildirdikleri gibi; miras bırakanın, çekişmeli taşınmazlar dışında 3 parça taşınmazda pay sahibi, diğer bir parça taşınmazın ise tam maliki olduğu kayden sabittir.Mahkemece yapılan araştırma neticesinde, miras bırakanın öldüğü tarihte adına kayıtlı taşınmazların değerinin 306.169,48 TL , temlike konu taşınmazların ise, davalı tarafından yapıldığı belirtilen üzerlerindeki yapı hariç değerleri toplamının 150.000,00 TL olduğu saptanmış-tır.Bu değerler karşılaştırıldığında ve özellikle tanık ifadeleri de gözetildiğin de, miras bırakan tarafından, çekişme konusu 17 ve 18 parsel sayılı taşınmazların ölünceye kadar bakma akdiyle davalıya temlikinin, muvazaalı olduğunu, mirasçıdan mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur.Bir başka ifadeyle, temliki ivaz karşılığı ve ivazında bakım borcu olduğu, bakım borcunun da davalı tarafından yerine getirildiği, bu durumda, davalıya yapılan temlikin, muvazaalı olmadığı, mirasçıdan mal kaçırma amacıyla sabit olup, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.")Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davalı vekilihukuk GENEL kurulu KARARIHukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.Davacılar vekili; miras bırakan HK'nın sahibi olduğu 299 ada 17 ve 18 parsel sayılı taşınmazlarını 2001 yılında “ölünceye kadar bakma akdi” karşılığında oğlu E.K.'ya devrettiğini, yapılan akdin diğer mirasçılarından 8kız çocuklarından) mal kaçırma amacıyla yapılmış muvazaalı bir işlem olduğunu ileri sürerek tapunun iptali ile mirasçılar adına tesciline, aksi durumda tenkise karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili; davaya konu edilen taşınmazları arsa halinde iken babası ile birlikte satın aldığını ve üzerine kendi imkanları ile bina yaptığını, ölünceye kadar bakım akdi gereği üzerine düşen yükümlülüklerini tamamıyla yerine getirdiğini, haksız iddiada bulunan davacıların davasının reddine, aksi durumda taşınmazlar üzerine yapılan binaların inşaat gideri olarak 50.000,00 TL ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; temlik edilen taşınmazların murisin tüm mamelekine oranının makul karşılanabilecek bir sınırda olmadığı, murisin dava konusu taşınmazları temlik amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının inşaat değerine yönelik istemi konusunda usulüne uygun olmadığına dair verdiği karar, Özel Daire'ce yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.Yerel Mahkeme, önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle davanın reddine dair ilk hükümde direnilmiş, direnme hükmü, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazların davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Öncelikle, muvazaa kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.İrade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, pozitif hukukumuzda Borçlar Kanunu'nun ^.maddesinde düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu'nun 18.maddesindeki “bir akdin şekil ve şartlarını tayinde, iki tarafın gerek sehven, gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmaya-rak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır.”ifadeleri mevcut olup, daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada muvazaa kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır. (Benzer hükmede 6098 sayılı TBK'nın 19.maddesinde yer verilmiştir.)Gerek öğretide, gerek uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa şeklinde iki gruba ayrılmaktadır. “Muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa , niteliği itibarıyla nispi muvazaa türüdür. Muris muvazaasında miras bırakan, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla gerçekte bağışladığı taşınmazını, görünüşteki sözleşmede satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstererek temlik etmektedir. (01.04.1974 gün 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).Bu noktada; görünürdeki ölünceye kadar bakım sözleşmesi tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli sözleşme de şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar resmi sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tespitini ve tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtilmelidir ki; burada bakım borçlusuna yapılan temlikin gerçek yönünün, eş söyleyişle miras bırakanın irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması önemlidir. Bunun için de, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul nedeninin bulunup bulunmadığı, bakım borçlusu ve diğer mirasçılarla ilişkileri, murisin yaşı, sağlık durumu, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Diğer taraftan; evladın elverdiğince ebeveynine bakıp yardım etmesi ahlaki bir görev ise de, görev sınırının aşıldığı, ana babanın normal bakım ötesinde ihtimama muhtaç olduğu durumlarda evladın hizmetin karşılığında bir şey istemesi hukuka uygun düşeceğinden, böyle bir durumda temlikin ivazlı olduğu kabul edilmelidir.Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; miras bırakanın malvarlığının büyük bir kısmını teşkil eden ve üzerinde iki katlı bina bulunan taşınmazlarını davalı oğluna temlik etmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, asıl iradesinin, birlikte yaşadığı oğlunu diğer mirasçılardan üstün tutmak amacıyla bağışlamak olduğu, dava konusu taşınmazların davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya uygun bulunduğu ileri sürülmüş ise de bu düşünce kurul çoğunluğunca benimsenmiştir.Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunca; somut olayda, yukarıda da değinildiği üzere Borçlar Kanunu'nun 511.ve takip eden maddelerinde öngörülen ölünceye kadar bakma akdi mevcuttur.Bu tür akitlerde, bakım alacaklısının mutlaka akit tarihinde bakıma muhtaç olması şart değildir.Diğer taraftan bakım borçlusunun temlik edenin oğlu olmasının, kendisine bakım koşuluyla temlik yapılmasına mani olmadığı gibi, aksine yasal bir düzenleme de bulunmamaktadır.Ayrıca, miras bırakanın ölümünden önceki son iki yılını felçli ve yatalak halde geçirdiği, davalı E.'in gerek hastalık dönemi, gerekse sair zamanlarda bakım alacaklısının tüm ihtiyaç ve gereksinimlerini karşıladığı, miras bırakanın da sağlığında bakım koşulunun yerine getirilmediğine dair bir ihtaratı veya açtığı bir davanın bulunmadığı dosya kapsamıyla sabittir.Bu durumda murise davalı tarafından bakıldığının bir bakıma kabulü gerekir.Diğer taraftan; kural olarak, tüm mal varlığının veya buna yakının temlikinde muvazaadan söz edilebilir ise de, bakım alacaklısının kendisiyle il-gilenilmesi, ihtiyaçlarının kısmen ya da tamamen karşılanmasını teminen verilebileceği taşınmazları gözetildiğinde, davaya konu, üzerinde iki katlı bina bulunan ve birlikte kullanılan taşınmazlar dışındaki taşınmazların hisseli ve düşük değerli olması gözetildiğinde, davaya konu taşınmazları devretmesindeki amacının; bakılmak değil, muvazaa olduğu şeklindeki görüş , gerçekten tek taşınmazı olan veya taşınmazları arasında devre uygun bulunan taşınmazın diğer taşınmazlarından değerli olan kişilerin ölünceye kadar bakım akdi yapamayacakları sonucunu doğurur ki, bunun yasanın teminatı altındaki akit yapma serbestisi ile bağdaşabileceği söylenemez. Kaldı ki, somut olayda murisin davacılarından mal kaçırmasını gerektiren bir olgunun ve sebebin varlığı da kanıtlanmış değildir.Öte yandan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri ivazlı akitlerden olup bu tür temliklerde tenkis hükümlerinin de uygulanamayacağı kuşkusuzdur.Tüm bu olgular ve ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapıldığında; temlikteki asıl amacın mirasçıdan mal kaçırmak değil; ölünceye kadar bakıp gözetme olduğu, muvazaa ile illetli bulunmadığı kabul etmek gerekir. Bu bakımdan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.O halde, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇDavalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Hukuk Genel Kurulu tarafından da benimsenen Özel Dairenin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanun'un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanu-nu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA 3.7.2013 tarihinde karar verildi. Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar Ceza Mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesinde bağlayıcılığı Taraflar arasındaki "maddi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bandırma 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 17.12.2009 gün ve 2008/252 E. 2009/308 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Daires Kesinleşmeden icraya konulamayacak kararlar Taraflar arasındaki “şikayet” kanun yolundan dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11.İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 22.03.2013 gün ve 2013/294 E., 2013/251 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçiler vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 22.11. İhale bedeli yerine teminat senedi verilebilmesi hali Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alıcı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:Karar: 4949 Sayılı yasa ile değişik İİK. 134/4 maddesinde "Taşın Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?