Davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm tavzih isteminin reddi yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Gerekçeli kararın hüküm fıkrasının hangi hallerde tavzihinin (açıklanmasının) istenebileceği Hukuk Usulü Muhakameleri Kanunu’nun 455. maddesinde gösterilmiştir. HUMK’un 388/son maddesinde gereğince hüküm fıkrası infaza elverişli olarak düzenlenmelidir. Hüküm fıkrasının bu gerekliliğe aykırı olarak“müphem ve gayrıvazıh”(açık olmayan) ve mütenakız (çelişkili) olarak oluşturulması durumunda; hükmü infaz etmek isteyen tarafın HUMK’un 455-459. maddeleri hükümlerindeki süreci izleyerek hükmün tavzihini isteyebileceği kabul edilmiştir. Gaipliğin sonucunu düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 35/son maddesi gereğince; gaipliğin sonuç doğurmaya başlayacağı tarihin hüküm fıkrasında gösterilmesi gerekir. Kararın gerekçe kısmında bu tarihin gösterilmiş olması yeterli değildir. Mahkemenin karardan sonra bu yolda; talep üzerine tavzih (açıklama) yapması da yeni hüküm ekleme niteliğinde değildir. Mahkemenin gerekçede gösterdiği son haber tarihi olan 19.11.2002 tarihinden geçerli olarak gaipliğin hüküm doğuracağı şeklinde hükmü tavzih etmesi gerekirken, yazılı şekilde tavzih isteminin reddine karar vermesi isabetli olmamıştır.SONUÇ: Tavzih isteminin reddine ilişkin hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.